Bist 100
10.082,77 1%
DOLAR
32,39 -0,17%
EURO
34,79 0,11%
ALTIN
2.420,9 -0,23%

Yüce divan adamı şair yapar

Hilmi İşgüzar, tarihe 'Güneş Motel Olayı' olarak geçen siyasi pazarlığın 11 kahramanından biri. 12 Eylül'de Yüce Divan'da yargılanıp hapis yattı, hayatının seyri değişti.

Yayın Tarihi: 15.11.2020 19:56
Güncelleme Tarihi: 15.11.2020 19:56

Yüce divan adamı şair yapar

Hilmi İşgüzar, tarihe ‘Güneş Motel Olayı’ olarak geçen siyasi pazarlığın 11 kahramanından biri. 12 Eylül’de Yüce Divan’da yargılanıp hapis yattı, hayatının seyri değişti. Yolsuzluk yapmadığını iddia ederken de Kenan Evren’i ve Turhan Feyzioğlu’nu suçlayarak, “Bir kitap yüzünden, haksızlığa uğradım.” diyor. Yüce Divan’ın ne demek olduğunu ise şiir kitaplarında anlatıyor.Siyasi tarihe “11’ler (Güneş Motel) Olayı” olarak geçen tartışmanın başaktörlerinden biriydi. Yüce Divan’da yargılandı, hapis yattı. Kendisiyle, müdavimi olduğu TBMM Kütüphanesi’nde görüştük; kahramanımız, eski Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşgüzar’dan başkası değildi.

Geçen yıllar, fiziki görünümünü pek değiştirmemiş. Zayıflığı, kısa boyu, sinek kaydı tıraşı, terzi elinden çıkmış takım elbisesi, ak düşmesine karşın formunu koruyan saçları, sanki eski fotoğraflarından bir kesit sunuyor. Ancak, yaşlılık ve her ne kadar “Eziklik hissetmedim” dese de başından geçenlerin izleri yüzünden okunuyor. Öyle ya, söz konusu olan Yüce Divan sillesiydi, yazdığı şiir kitapları da aksini söylemiyordu: “Söner perde perde ideallerin/ bir hançer saplanır, yüreğin yanar… Vefayı aradım, yeniden öldüm…”

Hilmi İşgüzar, sohbetimiz esnasında zaman zaman öfkeleniyor. Güneş Motel’de ‘para pazarlığı’ yapılmadığını söylüyor. ‘Bakanlık önerildiğini’ ise itiraf ediyor. Yüce Divan’da haksız yere yargılandığını ileri sürerken, eski Güven Partisi (GP) lideri Turhan Feyzioğlu’nu, eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i ve eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’i suçluyor.

Bakanlık vaadi

Orman Mühendisi ve avukat Hilmi İşgüzar, kendi deyimiyle ‘Atatürkçü’ bir ailenin çocuğudur. Aktif siyasete, 1965 yılında Osman Bölükbaşı’nın lideri olduğu Millet Partisi (MP) listesinden Sinop milletvekili seçilerek adım atar. 1977’de, AP’den seçilir. Türkiye, terörün kan gölüne dönüştüğü günleri yaşamaktadır. İşgüzar, “AP-CHP hükümeti” önerir. Demirel bu yönde bir adım atmayınca da, AP’den kopar. Bu arada, başka istifalar olur partiden. Devreye Bülent Ecevit girer; “11’ler” olarak anılan bu milletvekillerini CHP’ye çağırır. İşgüzar, o günleri şöyle anlatıyor: “Diğerleriyle Meclis’te görüşmüş. Beni telefonla aradı. Evine gittim. ‘Memleket kaos içinde, bir araya gelelim.’ dedi. Bakanlık istemedim. Israr etti, Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı önerdi. Diğerlerine de, bakanlık teklif edilmiş.”

Bu görüşmeler sürerken ‘Güneş Motel Olayı’ patlak verir. İddiaya göre, ’11 vekil, para ve makam karşılığında CHP ile anlaşır.’ İşgüzar, ‘maddi çıkar olmadığı’ iddiasında: “AP’den reaksiyonlar alabiliriz. Sakin, bilinmeyen bir yerde konuşalım denildi. Uygun yer, Güneş Motel seçildi. Orada, kararın Ecevit’e bırakılması konuşuldu. Bir iki arkadaş Sanayi, Enerji vs. bakanlığını istiyordu. Neticede, kurulan Ecevit hükümetinde 10’umuz bakan olduk. Sonradan, kendi aralarında parasal ilişkiye giren oldu mu, bilemem.”

5 Ocak 1978’de aldığı bakanlık görevine hızlı başlar İşgüzar, SSK’nın ortaklığında kurulacak 11 kompleksten bahseder; Japonya’ya kadar gider. Buna göre, ilaç ve serum, helikopter, otomotivi, mensucat gibi alanlarda tesisler kurulacaktır. İşgüzar, ‘engelleme’ girişimlerinden bahsediyor: “Ali Osman Sönmez, Halit Narin ve Eczacıbaşı geldi. Turhan Feyzioğlu, ‘İlaç sanayii ile uğraşma, başın ağrır’ dedi. Gariptir, GP’nin kiralarını Eczacıbaşı’nın ödediği söylentisi çıkmıştı.” diye de ekliyor.

Çok geçmez, hakkında birtakım iddialar yayılır. İşe aldığı bayanlarla yakınlaştığı söylenir. İşgüzar, iddialara şu karşılığı veriyor: “20 bin kişiyi işe aldım, 10 bini kadın. 1500 dilenci kızı, hemşire yaptım. Kadın ekonomik özgürlüğünü kazanmalı. Dedikodular çıktı. Eşimle Meclis’te yemek yerken, ‘Yeni sevgili bulmuş’ dediler. Eşimle fotoğrafımı çektiler, ‘İşte yeni sevgilisi’ diye yazdılar.”

Ardından, SSK ve Bağkur’un arsa alımları ile hastane ihaleleri patlak verir. Suçlanan bakandır. Oğlu ve kızına iki daire alması da iddialara dayanak yapılır. Kendini ‘O kurumlar mali ve idari özerkliğe sahip, kararları yönetim kurulu oy çokluğuyla almış, benim imzam ve talimatım yoktur’ diye savunur. Daireleri, eşine kalan mirasla aldığını açıklar. Ancak, hakkındaki gensoru Meclis’te kabul edilince tek seçenek kalmıştır. 1978’de bakanlıktan istifa eder.

Darbe ve Yüce Divan

İşgüzar, sade bir milletvekili olarak siyasi hayatını sürdürür. Bu arada, 12 Eylül 1980’de darbe olur. Askeri yönetim, yolsuzluk dosyalarını açar. Yüce Divan’a sevk edilen üç bakan arasında Hilmi İşgüzar da yer alır. Milli Güvenlik Konseyi (MGK) kararında, “Rüşvet almak, rüşvet vermek, görevini kötüye kullanmak, sahte evrak düzenlemek suçlarından…” ifadesi geçer.

İşgüzer, sohbetimizin bu yerinde “Beni sürdüler piyasaya” diyor. 1 Haziran’da yürürlüğe giren yeni TCK’ya takılabilecek bir iddiayı da ortaya atıyor. Biz, tedbiri unutmadan sözü İşgüzar’a bırakıyoruz: “Gazeteci Necmi Onur, (Kör Sait’in Oğlu) adlı, roman türü bir kitap yazdı. Kör Sait kim? Turhan Feyzioğlu’nun babası. Kitapta, rezaletler var. Feyzioğlu, bunu üzerine almış, gitmiş Kenan Evren’e. Kitabı benim yazdırdığımı söylemiş. Sonrası malum.” İşgüzar, MHP’nin merhum lideri Alparslan Türkeş’in “Benim okul arkadaşım, buna ‘Sarı Kenan’ derler.” dediğini de aktarıyor.

Hapis yattı

İşgüzer, yargılama sırasında ‘TBMM kapatıldı, Anayasa kaldırıldı, Anayasa Mahkemesi çalışamaz’ diye savunur kendini. Ancak, MGK Başkanı Kenan Evren, ‘SSK’da yolsuzluk yapanlar, hesap verecek’ der. Ardından, Yekta Güngör Özden’in (mahkeme üyesi) Evren’e gönderdiği ve ‘bağlılık’ belirten mektup yayımlanır gazetelerde. Korktuğu olur ve İşgüzar 3,5 yıl hapis cezası alır. Oğlu Hasan İşgüzar ise beraat eder.

İşgüzar, cezasını Burdur’da çeker. Siyaset serüveni biter, hayatının seyri değişir. Eşi üzüntüden felç olur. 1985’te tahliye gelir. Memnu haklarına mahkeme kararıyla kavuşur; kızı ve oğluna ait evler üzerindeki ipotekler yıllar sonra kalkar. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden oğlu Hasan İşgüzar, kaderin bir cilvesi olsa gerek Yekta Güngör Özden’in kardeşi hakkındaki bir suçlamada bilirkişi olarak görev yapar.

Bu arada, başka bir davaya muhatap olur. Yurda izinsiz silah sokmakla suçlanır. Gerisini İşgüzar anlatıyor: “Bakanken, Danimarka’dan bir tabanca aldım. Gümrükte beyanda bulundum. Silahı Erzincan’da unutmuşum. Vali, ‘Ruhsatı ben vereyim.’ dedi. İhsan Sabri Çağlayangil, 135 tane tabanca getirdi, Meclis kulisinde bütün milletvekillerine dağıttı.”

Şiire döktü

Yaşadıklarını özetlerken haksızlığı uğradığını söylüyor İşgüzar, ‘güçlünün korunduğu bir ortamda, yolsuzlukla mücadele edilemeyeceği’ inancında. Peki, insanların ona bakışı değişmiş miydi? İşgüzar, “Olabilir ama hissetmedim. Ruhen eziklik yaşamadım. Dostlardan arayan da aramayan da oldu.” diyor. Yine de, gerçek duygularını, çoğu cezaevinde yazdığı şiirlerden oluşan dört kitabında yakalıyoruz. İşgüzar’ın, ‘aşk/vefa’, Yüce Divan ve siyasi şahsiyetler hakkındaki duyguları bu dizelerde.

Şiirlerde en fazla övgü Türkeş’e. İşgüzar’ın, ‘temiz ülkücüleri işe alma’ ricasını kırmayarak beğenisini kazandığı Türkeş ile bir de anısı var: “Türkeş beni çağırdı. Cinnah Caddesi 54 numarada konuştuk. ‘Sağın eylemleri bana, solun eylemleri Ecevit’e yükleniyor. Kendisiyle görüşmek istiyorum. Bir deklarasyon yayımlayalım.’ dedi. Ancak, Başbakan Ecevit, ‘Kardeşim eli kanlı bir adamın elini ben nasıl sıkarım?’ dedi.” İşgüzar, yaşadıklarının başsorumlusu saydığı Evren’e ise hâlâ kızgın. Ama, Evren hakkında şiiri yok. “Onun için değmez.” diyor.

Yıllar sonra, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve bazı bakanlar Yüce Divan’da yargılanıyor. İşgüzar, bu konuda “Şimdiki Yüce Divan, hürriyet ortamında karar verecek.” diyor. Yüce Divan, yeni şairler çıkarır mı, bilinmez. Bekleyelim…

İŞGÜZAR’IN DİZELERİNDEN

’11’LERE
“Onbirlerin hepsi cesur yürekli/ Şimdi bu onbirler mazi oldular…”

DEMİREL’E (görev süresi uzatılmayınca)
“Sultan Süleyman’a kalmayan dünya/ Sana mı kalacak hey çoban Sülü/ Yüce Meclisimiz karar verdi/ Milletin sırtından saltanat indi…”

DOSTLARA
“Siyasette vefa yoktur, derlerdi inanmazdım/ sevdiklerim uzaklaştı, imzada yalnız kaldım/ Mazi olmuş yıllarımı bir kerre daha andım/

ÖZDAĞLAR (Yüce Divan’da yargılanan ANAP’lı bakan)
“Söner perde perde, ideallerin/ bir hançer saplanır yüreğin yanar/ dostları ararsın, gözlerin boşa/ bakınca içine bir hüzün dolar/ bir vefa ararsın hep koşa koşa/ üzülme hayatın cilvesi budur/ makam, mevki geçer hep unutulur/ kırk yılda bir hayat güler Özdağlar…”

YÜCE DİVAN
“Eyyamcı dürziler, saltanat sürer/ devleti soymaksa marifet hüner/ çıkarı uğruna pervane döner/ namuslu insanın hayatı söner… Karar kesin ne verirsen korkma ver/ onun için Yüce Divan çok cesur/ kanunsuz suç, ceza olmaz, yasa der/ yasayı da usulü de deldiler…”

TESELLİ
“İçimde bir meltem rüzgarı esti/ dostlarım selamı sabahı kesti/ ayrılık ruhumu saran yeisti/ siyaset kesildi kırıldı testi…Zindanda saçlarım hemen ağardı…”

TÜRKEŞ’E
“Ülkücü yolundan dönmeyecektir/ Eldeki meş’ale sönmeyecektir/ Duamız sizinle, ey Başbuğ Türkeş…”