Mogok'ta ordunun hava saldırısı: en az 21 kişi hayatını kaybetti
Saldırı ve can kaybı
Myanmar'ın Mogok şehrinde ordunun düzenlediği hava saldırısında, aralarında hamile bir kadının da bulunduğu en az 21 kişi yaşamını yitirdi. Bölgenin kontrolünü elinde tutan Ta'ang Ulusal Kurtuluş Ordusu'ndan bir yetkili, saldırıda 7 kişinin de yaralandığını bildirdi. Mogok, ülkenin değerli taş endüstrisinin merkezi olarak biliniyor ve saldırının bu stratejik alanda gerçekleşmesi dikkat çekti.
Darbe sonrası bağlam
Şubat 2021'de darbe yaparak yönetimi ele geçiren Myanmar ordusu, o tarihten bu yana sivil yerleşimlere yönelik saldırılarını sürdürüyor. Ordu, 1 Şubat 2021'de Aung San Suu Çii başta olmak üzere çok sayıda yetkiliyi gözaltına alarak ülke genelinde olağanüstü hal ilan etmiş ve daha sonra güvenlik gerekçesiyle bu uygulamayı uzatmıştı.
Silahlı gruplar ve çatışma dinamikleri
Myanmar Ulusal Demokratik İttifak Ordusu, Budist Arakan Ordusu ve Ta'ang Ulusal Kurtuluş Ordusu'nu kapsayan "Üç Kardeşler İttifakı", ordunun yönetimine karşı silahlı eylemler başlatmıştı. Mogok'taki saldırı ve bildirilen kayıplar, bu çatışma ortamının ve silahlı grupların kontrolündeki bölgelerdeki şiddetin devam ettiğine işaret ediyor.
İnsani tablo ve uluslararası veriler
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi Sözcüsü Liz Throssell, Eylül 2024'te yaptığı açıklamada, 2021 darbesinden bu yana en az 5 bin 350 sivilin öldürüldüğünü ve 3,3 milyondan fazla kişinin yerinden edildiğini belirtmişti. Bu veriler, ülke genelinde süregelen çatışmaların ciddi insani sonuçlar doğurduğunu gösteriyor.
Siyasi süreç ve güvenlik değerlendirmesi
Myanmar askeri yönetimi, 31 Temmuz'da yıl sonunda yapılması planlanan genel seçimler öncesinde ülkedeki 4,5 yıldır süren olağanüstü hali sona erdirmişti. Buna rağmen Mogok'taki hava saldırısı gibi olaylar, seçim ve güvenlik ortamı arasındaki belirsizliği sürdürdüğünü gösteriyor. Saldırı, sivil yerleşimlerin hedef alınmaya devam ettiğine dair güçlü bir gösterge niteliği taşıyor.
Sonuç: Mogok'taki saldırı, darbe sonrası dönemde artan sivil kayıplarının ve yerinden edilmelerin bir parçası olarak okunmalı; hem yerel güvenlik hem de insani yardım açısından risklerin sürdüğü anlaşılmaktadır.