DOLAR
42,68 -0,01%
EURO
50,14 -0,02%
ALTIN
5.919,3 -0,37%
BITCOIN
3.678.494,5 2,81%

Avrupa'da aşırı sağın yükselişi Müslümanların hayatını zorluyor

Aşırı sağ partilerin yükselişiyle artan Müslüman karşıtlığı, Avrupa'da toplumsal barışı, güvenliği ve iş hayatındaki fırsat eşitliğini olumsuz etkiliyor.

Yayın Tarihi: 26.09.2025 11:03
Güncelleme Tarihi: 26.09.2025 11:03

Avrupa'da aşırı sağın yükselişi Müslümanların hayatını zorluyor

Avrupa'da aşırı sağın yükselişi Müslümanların hayatını zorluyor

Mehmet Kara - Haber Özeti

Avrupa ülkelerinde aşırı sağ partilerin yükselişiyle birlikte Müslüman karşıtlığı vakalarının arttığı ve bunun toplumsal barışı, demokratik değerleri, Müslümanların gündelik yaşamını, güvenlik hakkını ve iş hayatındaki fırsat eşitliğini olumsuz etkilediği uzmanlarca değerlendiriliyor. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Din Sosyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu bu gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.

Olayların boyutu ve sistematikleşme

Milyonlarca Müslümanın yaşadığı birçok Avrupa ülkesinde İslami simgelere, ibadet mekanlarına ve bireylere yönelik saldırılarda artış gözleniyor. Bu gelişmeler, Müslüman karşıtlığının tekil vakalardan öte, sistematik bir sorun haline geldiğini gösteriyor ve siyaset alanında kutuplaştırıcı söylemlerin güçlenmesine neden oluyor.

Çapcıoğlu'nun değerlendirmesi: Nedenler ve medyanın rolü

Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu, 2000'li yıllarda Avrupa genelinde artan İslamofobinin siyasi, hukuki, tarihsel ve toplumsal birçok nedeni olduğunu belirtti. Çapcıoğlu, "İslamofobi deyince akla Avrupa ülkeleri geliyor. Bu ülkelerde de Fransa başı çekiyor. Fransa malum laikliğin beşiği ve dünyaya bu anlayışı transfer eden bir ülke. Fransa özelinde bu anlayışı tek bir sebebe bağlamak mümkün değil. Fransa'da hukuki zeminin var ama ayrılıkçılıkla mücadele gibi bir takım yasalar İslam'ı potansiyel bir risk faktörü, bir tehdit olarak gündeme getiriyor." dedi.

Medyanın İslam'la ilgili gündemleri yaymada etkin rol oynadığını vurgulayan Çapcıoğlu, "Müslümanlar hep terör yanlısı, geri kalmış, radikalize olmuş gruplar şeklinde servis ediliyor. Gündemde bu şekilde yer alarak hoşgörüsüzlüğü, ayrımcılığı ve düşmanca tutumları tetikliyor. Diğer taraftan kültürel kimlik boyutu ve ulusal bütünlük kaygıları da var. Örneğin Fransa'da göçmenlerin çoğunun Müslüman olması, onların da benzer etiketlerle damgalanmasını maalesef beraberinde getiriyor. Fransa'nın geleneksel değerleriyle bu yeni gelenlerin, göçmenlerin değerleri arasında bir çatışma olduğu sürekli, sıkça medyada işlenen bir konu." ifadelerini kullandı.

Siyaset, ekonomi ve toplumsal sonuçlar

Çapcıoğlu, Müslüman karşıtlığının siyasi ve aşırı sağ fikirler tarafından araçsallaştırıldığını, ekonomik ve sosyal eşitsizlikler ile kriz sonrası arayışların da Müslümanları günah keçisi haline getirdiğini aktardı. "Mağdur Müslümanlar olduğu halde, masum Müslümanlar olduğu halde sorumlu bir şekilde Müslümanlar olarak algılanıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Güvenlikçi politikaların özgürlükçü yaklaşımların önüne geçtiğini, Müslümanların hukuka ve demokrasiye yönelik bir tehdit olarak algılanmasının sosyal huzuru, ekonomik gelişmeyi ve sosyokültürel entegrasyonu zedelediğini belirtti.

Kimlik, aidiyet ve gelecek perspektifi

Prof. Dr. Çapcıoğlu, Avrupa'daki Müslümanların kendilerini yabancı olarak görmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Orası bugün Müslümanların belli bir sayıya ulaştığı bir coğrafya. Ev sahibi ülke vatandaşı gibi hissetmeleri en doğal ve aslında tercihe şayan olanı. Ancak bu tür politikalar, bir türlü kendilerini o coğrafyaya ait hissedememelerini beraberinde getiriyor. Bir Müslüman kimliği oluşturmalıyız. Buna odaklanmalı. Ben bunun yeni nesilde bir ölçüde başarılabildiğini ya da başarılabileceğini düşünüyorum doğrusu." ifadelerini kullandı.

Yazar
EDİTÖR

Aksiyon Haber Ajansı