Yaşlı ayrımcılığı ve sosyal katılımın önemi
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (HBVÜ) Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı ve Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayşe Canatan, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü'nde yaptığı değerlendirmede Türkiye'de yaşlıların toplumsal hayatta ayrımcılığa uğradığını, bunun ön yargılar ve eksik farkındalıkla beslendiğini vurguladı.
Ön yargılar ve pandemi etkisi
Canatan, yaşlılara yönelik tutumların çoğunlukla doğrudan deneyimden bağımsız olarak oluştuğunu belirterek, bu tür ön yargıların ayrımcılığı pekiştirdiğini söyledi. Pandemi sürecinde yaşlıların evde kalmaya zorlanmasının, toplumda yanlış algılar yaratarak var olan önyargıları derinleştirdiğine dikkat çekti.
Gençlerde görülen bazı tavırların da ayrımcılığı beslediğini belirten Canatan, gençlerin bazen "Yaşlıların işleri yok, toplu taşıma araçlarını meşgul ediyorlar" gibi ifadeler kullanabildiğini; oysa yaşlıların da toplumsal yaşama katılma hakkı bulunduğunu hatırlattı.
Ekonomik ve sağlık engelleri
Yaşlıların sosyal hayata katılımını engelleyen başlıca faktörlerin ekonomik koşullar ve sağlık sorunları olduğunu vurgulayan Canatan, toplu taşıma için gerekli para, dışarıda taşınamayan alışverişler, kronik hastalıklar ve saatli ilaç kullanımı gibi etmenlerin katılımı kısıtladığını ifade etti.
Türkiye'de sosyal katılımın geçmişe göre arttığını ancak hâlâ yetersiz kaldığını söyleyen Canatan, özellikle yaşlı yoksulluğunun tüm yaşamı etkileyen önemli bir sorun olduğuna dikkat çekti.
Demografik dönüşüm ve politika ihtiyacı
Canatan, 1976 tarihli 2022 sayılı kanun kapsamında geliri olmayan yaşlılara destek sağlandığını hatırlatarak, düzenli işi veya yatırımı olmayanların yaşlılık döneminde zorlandığını belirtti. Genç yaşlardan itibaren yaşlılık farkındalığı kazandırılmasının önemine işaret etti.
Son 20 yılda yaşlılara yönelik proje ve çalışmalar artsa da Canatan, nüfus yapısındaki değişimin hızla ilerlediğini ve kısa sürede yaşlı oranının genç nüfus oranını geçebileceğini; bunun için yaşlılara yönelik yatırımların artırılması gerektiğini vurguladı.
Yerel yönetimlerin proje üretme kapasitesi olumlu bulunmakla birlikte, Avrupa Birliği, TÜBİTAK veya Ulusal Ajans destekli projelerin süre boyunca etkili olsa da çoğunlukla kalıcı hizmete dönüşemediğine dikkat çekti.
Projeler: ERA ve Tazelenme Üniversiteleri
HBVÜ'nün de ortak olduğu ERA Projesini anlatan Canatan, projenin sanatı ve teknolojiyi birleştirerek kırsaldaki yaşlıları sanat terapisiyle hayata bağlamayı hedeflediğini söyledi. Etkinliklerin kayıt altına alınarak VR gözlüklerle hareket kabiliyeti sınırlı yaşlılara ulaştırıldığı, bu yaklaşımın "yerinde yaşlanma" anlayışına hizmet ettiği belirtildi.
Canatan, yaşlıların yaşam yerlerinden alınarak başka ortamlara taşınmasının huzursuzluk ve bazen demans riskini artırabildiğine dikkat çekti. Ayrıca 60 yaş ve üstü bireyler için bilgi, beceri ve yeteneklerin korunmasını sağlayan Tazelenme Üniversitelerinin önemini vurguladı ve 60 yaşın öğrenme için geç olmadığını söyledi.
Farkındalık, iletişim ve istismar
Yaşlı istismarı vakalarının da görüldüğünü aktaran Canatan, yakın çevre tarafından bankadan kredi çektirme veya bakım sırasında ihmalkar davranma gibi örneklerin yaşandığını belirtti. Kamu iletişiminde doğru yöntemlerin seçilmesinin etkili olacağını; örneğin kamu spotlarının izlenilen saatlerde yayımlanması gerektiğini söyledi.
Canatan, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK)'in yaşlı haklarıyla ilgili çalışmalarını hatırlatarak, yaşlı haklarının çocuk ve kadın haklarında olduğu gibi özel korumaya alınmasının gerekliliğini vurguladı.
Sonuç ve öneriler
Prof. Dr. Canatan’ın vurgu yaptığı temel yaklaşım, yaşlı ayrımcılığını kırmak için üç alanda eş zamanlı adım atılması gerektiği: (1) yaşlı yoksulluğunun azaltılması ve sosyal güvence mekanizmalarının güçlendirilmesi, (2) bakım hizmetlerinin profesyonel standartlarla iyileştirilmesi, (3) genç yaşlardan itibaren yaşlılık bilincinin kazandırılması. Bu üç unsur birlikte ele alındığında sosyal katılımın artacağı ve ayrımcılığın azalacağı öngörülüyor.