Prof. Dr. Mustafa Köylü: Taşıyıcı annelik, aile ve toplumun geleceği
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Köylü, OMÜ'nün Aile Yılı etkinliğinde taşıyıcı annelik uygulamaları ile aile yapısının toplumun geleceğine etkilerini değerlendirdi. Köylü, uygulamanın yaygınlaşması halinde nesebi belirsiz kuşaklarla karşılaşma tehlikesine dikkat çekti.
Taşıyıcı annelik ve nesep meselesi
Prof. Dr. Köylü, bazı çocuk edinme yollarının dini ve toplumsal açıdan sorunlu olabileceğini belirterek, "Taşıyıcı annelik dediğimiz bir model gelişiyor ki, artık gelecekte bu çocukların dini anlamda da mezhebi ya da nesebi kime ait belli olmayacak" uyarısında bulundu. Bu durumun çocuk eğitimi ve toplumsal aidiyet üzerinde uzun vadeli etkileri olacağını vurguladı.
Aile bağları ve çocuk yetiştirme
Köylü, bir çocuğun nasıl yetiştirildiğinin sadece bireysel sonuçlar yaratmadığını, toplumsal düzeyde etkiler doğurduğunu ifade etti: "Aynı çocuk, doğru bir eğitim ve aile ortamıyla devlet başkanı da olabilir, yanlış bir yetiştirmeyle bebek katiline de dönüşebilir. Bu yüzden çocuk yetiştirme meselesi sıradan bir konu değildir."
Çocuğun karakterinin büyük ölçüde erken yaşlarda şekillendiğine dikkat çeken Köylü, "İnsan karakterinin yüzde 90'ı 0-6 yaş arasında şekillenir" değerlendirmesini yaptı ve bu dönemde ailenin rolünün belirleyici olduğunu söyledi.
Boşanma, sosyal destek ve toplumsal sonuçlar
Aile Yılı etkinliğinde boşanma oranlarına da değinen Köylü, boşanmanın yalnızca iki bireyin ayrılığı olmadığını, hem ebeveynler hem de çocuklar üzerinde derin etkileri bulunduğunu belirtti. Köylü, "Boşanma oranı her sene yüzde 10 artarak devam ediyor. 2024 yılında 187 binden fazla çift boşandı" ifadeleriyle mevcut eğilime dikkat çekti.
Boşanmanın travmatik etkilerine karşı geleneksel sosyal destek mekanizmalarının sınırlı kaldığını, anneanne ve babaanne gibi desteklerin eksikliği tamamen karşılayamayacağını vurguladı: "Bir anne ya da babanın yokluğunu kimse karşılayamaz."
Kreş, anne sevgisi ve toplumun yaşlanması
Küçük yaşlardaki çocukların kreşlere bırakılmasını değerlendiren Köylü, kadınların çalışmasına itirazı olmadığını belirterek en azından 6 yaşına kadar ailenin bakımının önemine işaret etti: "Bir anne sevgisinin yerini ne doldurabilir? Anne sütünün yerine şimdiye kadar bir gıda üretilebildi mi? Hayır."
Köylü, doğurganlık oranlarının düşmesinin ve toplumun yaşlanmasının gelecekte ciddi sorunlar doğuracağını söyledi ve toplumda kreşlerle huzurevlerinin artışının paralel seyrettiğine dikkat çekti: "Eğer siz çocuğunuzu sabahleyin elinden tutup kreşe götürürseniz, o çocuk da ileride yaşlandığınızda elinizden tutup sizi huzurevine götürür".
Mutlu evlilik ve aile içi sadakat
Mutlu bir ailenin en önemli unsurunu sadakat olarak tanımlayan Köylü, eşlerin birbirine sadık olmasının gerekliliğini vurguladı: "Erkek ve kadının gözü dışarıda olmayacak. Evlenmişsen eşin odur." Nikâhtaki bağlılık ifadelerinin samimiyetle benimsenmesi gerektiğini belirtti.
Ayrıca zaman birlikteliğinin önemine işaret eden Köylü, yoğun mesleki yaşamın aile içi zaman kaybına yol açtığını söyleyerek, "Tekrar dünyaya gelsem eşimle ve çocuklarımla daha çok zaman geçirirdim" dedi ve çocuklarla geçirilen zamanın geri getirilemez olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Mustafa Köylü, aile kurumunun toplum kimliğini taşımada vazgeçilmez olduğunu, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin önemine rağmen güçlü aile yapısının toplumsal istikrar için öncelikli olduğunu dile getirdi.
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ (OMÜ) İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. MUSTAFA KÖYLÜ