Modern yaşamda asosyalliğin yükselişi ve nedenleri — Psikolog Deniz Yetkinoğlu Gültekin'in değerlendirmesi

Psikolog Deniz Yetkinoğlu Gültekin, dijitalleşme, tükenmişlik ve sosyal kaygının asosyalliği artırdığını; doğru psikoterapi yaklaşımlarıyla bu durumun değiştirilebildiğini belirtiyor.

Yayın Tarihi: 22.11.2025 11:09
Güncelleme Tarihi: 22.11.2025 11:09

Modern yaşamda asosyalliğin yükselişi ve nedenleri — Psikolog Deniz Yetkinoğlu Gültekin'in değerlendirmesi

Modern yaşamda asosyalliğin yükselişi ve nedenleri

Eskişehir'de görev yapan Psikolog Deniz Yetkinoğlu Gültekin, modern yaşamda asosyalliğin artışı ve bunun arkasındaki dinamikler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Gültekin, araştırmaların dijitalleşmenin çok sayıda yüzeysel etkileşimi artırdığını ancak anlamlı bağlar kurmayı zorlaştırdığını gösterdiğini söyleyerek, bunun 'yalnız hissetme' üzerinden geri çekilmeye yol açabildiğini vurguladı.

Sosyal kaygı nasıl tanımlanıyor?

Gültekin, sosyal kaygıyı kişinin başkaları tarafından gözlenebileceği durumlarda, örneğin alışveriş esnasında konuşmak, performans sergilemek veya sunum yapmak gibi toplumsal etkileşimlerde yoğun korku duyması olarak tanımladı. Sosyal kaygının temelinde sıklıkla başkaları tarafından kabul edilme ve onaylanma ihtiyacına yönelik aşırı hassasiyet bulunduğunu belirtti. Kişi sosyal bir ortama girdiğinde tüm dikkatini çevresinin tepkilerine yöneltebiliyor.

Belirtiler ve performans üzerindeki etkisi

Gültekin, sosyal kaygı yaşayanların 'Beni onaylıyorlar mı?' veya 'Yanlış bir şey mi söylüyorum?' gibi düşüncelerle en küçük ifadeleri bile tehdit olarak algılayabildiğini aktardı. Bu yüksek duyarlılıkla birlikte başarısız olma korkusu da sık görülüyor. Kaygı arttıkça fizyolojik uyarılma yükselir; kalp çarpıntısı, titreme, zihinsel dağınıklık gibi belirtiler kişilerin performansını gerçekten düşürür. Böylece kişi, korktuğu olumsuz değerlendirmeyi kendi kaygısıyla tetikleyen bir döngüye giriyor.

Epidemiyoloji: Yaygınlık ve başvuru eğilimleri

Sağlık Bakanlığı'nın Türkiye Ruh Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre sosyal kaygının 1 yıllık yaygınlığı toplumda %1.8 olarak ölçüldü; kadınlarda %2.3, erkeklerde %1.1 olarak kaydedildi. İlginç bir nokta olarak Gültekin, kadınlarda daha sık görülmesine rağmen tedaviye başvuranların çoğunun erkekler olduğuna dikkat çekti ve bunun toplumsal beklentilerle ilişkili olduğunu belirtti: erkeklere yüklenen atılgan, kendini ifade edebilen olma beklentisi, sosyal kaygı belirtilerinin erkeklerde daha rahatsız edici hale gelmesine yol açabiliyor. Sosyal kaygının genellikle ergenlik döneminde, 13-20 yaş arasında başladığı ifade edildi.

Asosyallik, dijitalleşme ve sosyal geri çekilme

Gültekin, sosyal geri çekilmenin çoğunlukla sosyal kaygının doğal bir uzantısı olduğunu, ancak bunun aynı zamanda tükenmişlik, aşırı iş yükü, dijital dünyanın sunduğu kolay ilişkiler ve duygusal yorgunluk gibi sosyokültürel faktörlerden beslendiğini vurguladı. Sosyolojik araştırmaların dijitalleşen dünyada bireylerin çok sayıda yüzeysel etkileşime sahip olmalarına rağmen anlamlı sosyal bağlar kurmakta zorlandıklarını gösterdiğini belirterek, bunun 'yalnız olduğum için değil, yalnız hissettiğim için geri çekiliyorum' anlayışına dönüştüğünü aktardı. Ayrıca pandemi sonrası dönemde yüz yüze temasın azalmasının sosyal kaygıyı artırdığına dair bulgular bulunduğunu söyledi.

Tedavi olanakları ve öneriler

Gültekin, sosyal medyanın beslediği 'sürekli karşılaştırma' kültürünün benlik algısını bozarak sosyal ortamlara girme isteğini azaltabildiğini belirtti ve asosyalliğin tek başına neden değil, kaygı, tükenmişlik, güvensizlik ve sosyal baskının birleşimiyle ortaya çıkan bir sonuç olduğuna dikkat çekti. Bilimsel araştırmaların gösterdiği üzere doğru psikoterapi yöntemleriyle sosyal kaygı ve geri çekilmenin güçlü bir biçimde değiştirilebildiğini vurguladı. Özellikle bilişsel ve farkındalık temelli terapilerin, kişiye hem iç dünyasıyla daha sağlıklı bir ilişki kurma hem de başkalarının tepkilerini daha gerçekçi yorumlama konusunda yardımcı olduğu belirtildi.

Son söz

Gültekin, artan asosyalliği bireyin zayıflığı değil, modern yaşamın karmaşık taleplerine verilen insani bir tepki olarak değerlendirdi. Sorunu anlamanın yanı sıra, kişinin kendisiyle ve çevresiyle kurduğu ilişkiyi yeniden değerlendirmesinin önemine işaret ederek, sosyal ilişkilerin psikolojik iyilik hâlinin en önemli iyileştirici kaynaklarından biri olmaya devam ettiğini söyledi.

ESKİŞEHİR'DE BULUNAN PSİKOLOG DENİZ YETKİNOĞLU GÜLTEKİN, "ARAŞTIRMALAR, DİJİTALLEŞEN DÜNYADA...

ESKİŞEHİR'DE BULUNAN PSİKOLOG DENİZ YETKİNOĞLU GÜLTEKİN, "ARAŞTIRMALAR, DİJİTALLEŞEN DÜNYADA KİŞİNİN ÇOK SAYIDA YÜZEYSEL ETKİLEŞİME SAHİP OLMASINA RAĞMEN ANLAMLI SOSYAL BAĞLAR KURMAKTA ZORLANDIĞINI GÖSTERİYOR. BU DURUM, 'YALNIZ OLDUĞUM İÇİN DEĞİL, YALNIZ HİSSETTİĞİM İÇİN GERİ ÇEKİLİYORUM' NOKTASINA DÖNÜŞEBİLİYOR" DEDİ.

PSİKOLOG DENİZ YETKİNOĞLU GÜLTEKİN.

Yazar
EDİTÖR

Elif Çelik

Selam! Ben Elif Çelik, 22 yaşındayım ve Bursa'dan bağlanıyorum. aksiyon.com.tr Gündem ekibinin en genciyim, yeni mezun oldum. Enerjim süper! Sosyal medya trendleri, sokak röportajları ve gençliğin nabzını tutan konular bende. Bu işe bayılıyorum!