Malezya ve ABD arasındaki palm yağı rekabeti
Palm yağının kapsamı ve üretimi
Palm yağı, palmiyenin meyvesinin sıkılmasıyla elde edilen ve 5 bin yıldır Uzak Doğu halklarınca kullanılan bir yağ çeşididir. Küresel üretimde iki ülke öne çıkıyor: Endonezya ve Malezya. Bu iki ülke, üretimin yaklaşık yüzde 85'ini sağlayarak ürünlerini 130 ülkeye ihraç etmektedir.
Kullanım alanları ve üretim dinamikleri
Palm yağı, gıda sanayinin yanı sıra ilaç, kozmetik, hayvan ve bitki beslemede de kullanılıyor. Bir palmiye ağacından ortalama 40 kilo yağ elde ediliyor. Palmiye, hurma ve Hindistan cevizi ile akrabadır; meyveleri salkımlar halinde toplanır ve üretim 365 gün boyunca devam eder. Meyvenin etli kısmından (olein) sıvı, çekirdeğinden ise (stearin) yarı katı yağ elde edilmektedir.
Sıvı ve katı fraksiyonlar ile sağlık iddiaları
Palm yağının fraksiyonları farklı uygulamalara uygundur: sıvı fraksiyon (olein) kızartma işlemleri için elverişliyken, katı fraksiyonlar (stearin) hidrojenize yağlara alternatif oluşturur. Metinde palm yağının trans yağ içermediği ve kolesterol bulunmadığı; ayrıca E vitamini (tokoferoller/tokotrienoller) ve beta-karoten yönünden zengin olduğu ifade ediliyor. Ayrıca kırmızı palm yağının Afrika ve Asya'da A vitamini eksikliği ile mücadelede kullanıldığına dikkat çekiliyor.
Ticari rekabet ve iddialar
Metinde, GDO'lu soya ve mısırla piyasada güçlü konumda olan ABD'nin reklam ve medya kaynaklarını kullanarak palm yağına karşı bir karalama kampanyası başlattığı iddiası yer alıyor. Palm yağının gıda sektöründeki yaygınlaşması rekabeti derinleştiriyor.
Uzman görüşleri
MPOB Başkanı Muhammed Hilmi Osmanpaşa, dünya nüfusunun 25 yıl sonra 10 milyara ulaşmasının beklendiğini, bu durumun yenilebilir yağlara talebi artıracağını belirtiyor. Osmanpaşa, palm yağının hektar başına en yüksek verimi sağladığını, uzun ekonomik ömrü, düşük üretim maliyeti ve istikrarıyla rekabetçi olduğunu vurguluyor. MPOB'nin üniversiteler, araştırma kurumları ve devlet kurumlarıyla iş birliği içinde olduğunu ve sürdürülebilirlik ile inovasyonu desteklemeyi beklediklerini ifade ediyor.
Prof. Dr. Salih Karasu ise palm yağının yağ asidi kompozisyonuna dikkat çekiyor: yaklaşık yüzde 50 civarında palmitik asit gibi doymuş yağ asitleri ve geri kalan kısmın çoğunluğunun oleik asit olması, palm yağını ısıl işlem ve rafinasyon süreçlerine karşı dayanıklı kılıyor. Karasu, palm çekirdeği yağının laurik asit açısından zengin olduğunu, oda sıcaklığında katı hâlde bulunabildiğini ve kakao yağı eşdeğeri olarak değerlendirilebildiğini belirtiyor. Öte yandan, rafinasyon sırasında açığa çıkan gliseril esterleri gibi bileşenlerin tartışmalı bir yön oluşturduğu ifade ediliyor.
Sonuç
Palm yağı, verim ve çok yönlü kullanım alanları nedeniyle küresel yağ piyasasında önemli bir yere sahip. Ancak sağlık iddiaları, rafinasyonun olası etkileri ve uluslararası ticari rekabet gibi konular, sektörün gündeminde kalmaya devam ediyor.
TİCARİ AĞLARI HER GÜN GENİŞLER VE GIDA ÜRETİCİLERİ TARAFINDAN TERCİH EDİLİR. ANCAK MUTFAKLARA DA GİRMEYE ÇALIŞINCA, GDO’LU SOYA VE MISIRLA PİYASAYI ELİNDE TUTAN ABD, REKLAM GÜCÜNÜ VE MEDYA KAYNAKLARINI KULLANARAK, KARALAMA KAMPANYASI BAŞLATIR.