Küresel Sumud Filosu aktivistleri anlattı: İsrail'in alıkoyma sürecinde yaşananlar
İsrail tarafından uluslararası sularda saldırıya uğrayıp alıkonulan Küresel Sumud Filosu'nda yer alan aktivistler, Türkiye'ye getirilmeden önce yaşadıklarını basına anlattı. Türk Hava Yolları (THY) uçağıyla İstanbul Havalimanı'na getirilen aktivistler, müdahale anı ve sonrasında maruz kaldıklarını iddia ettikleri uygulamaları paylaştı.
İkbal Gürpınar: Su, ilaç ve eşya alındı
İkbal Gürpınar, İsrail'in davranışlarını "dünya kamuoyuna bir kez daha gerçek yüzünü gösterme" şeklinde değerlendirdi. Gürpınar, koğuşlarda yaşananları şöyle anlattı: "Bir gecede odası bir inanın 3-4 kere değiştirilir mi? Geliyorlar, o koğuştan o koğuşa, o koğuştan o koğuşa ve hayvan gibi sesler çıkarıyorlar. Özellikle İsrailli kadın askerler, erkeklerden çok daha zalimlerdi."
Gürpınar, gıda ve su kısıtlaması iddiasını vurgulayarak, "Bizi aç bıraktılar. 14 kişilik odaya bir tabak bir şey veriyorlar... sıfır kalorili şeyler" dedi. Ayrıca su teminiyle ilgili olarak "Tuvalet musluğundan akan suyla susuzluğumuzu gidermeye çalıştık. Yalvarmamıza rağmen su vermediler." ifadelerini kullandı. Gürpınar, aynı zamanda "İlaçlarımızın hepsini aldılar. Gözümüzün içine baka baka çöpe attılar. Her şeyimizi çaldılar." iddiasında bulundu.
Gürpınar, İtalyan milletvekiliyle aynı koğuşta kaldığını anlatarak, milletvekilinin kendilerine dönüp "Siz çok nankörsünüz... Gidince gerçek yüzünüzü herkese anlatacağım" dediğini aktardı ve aktivistlerin ülkelerine döndüklerinde İsrail hakkındaki izlenimlerini paylaşacaklarını belirtti.
Zeynep Dilek Tekocak: Psikolojik baskı ve uluslararası dayanışma
Zeynep Dilek Tekocak, gözaltı sonrası bazı kişilere şiddet uygulandığını ve üzerlerinde artan psikolojik baskıyı anlattı. Tekocak, Itamar Ben-Gvir'in konuşmasının ardından şiddetin dozunun arttığını iddia ederek, "Biz slogan attık, konuşturmadık onu çok fazla... bundan sonra psikolojik baskı daha fazla yapmaya çalıştılar." dedi.
Tekocak, götürüldükleri yerin Gazze'ye yakın bir hapishane olduğunu söyleyerek, orada 72 milletten aktivistin bulunduğunu ve koğuş ortamında ortak kararlarının ülkelere döndüklerinde İsrail'in yaşananları anlatmak olduğunu vurguladı. Tekocak, "İsrail, kendi sonunun başlangıcını histeri nöbetleriyle getirdi." değerlendirmesinde bulundu.
Osman Çetinkaya: Amiral gemisinden limana, sonra cezaevine
Osman Çetinkaya, amiral gemisinin ilk durdurulan gemi olduğunu ve gemi limana çekildikten sonra ellerinin kelepçelendiğini anlattı. Çetinkaya, "Limanlara çektikten sonra baskı şeklinde, ellerimizi kelepçeleyerek bizi sözde kendilerince aşağılayabileceklerini sandılar. Biz tepkimizi gösterince şiddetlerini daha çok artırdılar." dedi.
Çetinkaya, kişisel eşyalarının alındığını ve hapishanede sürekli baskı altında tutulduklarını belirterek, gece boyunca yerlerinin değiştirildiğini ve bunun baskı amacı taşıdığını ifade etti.
Ayçin Kantoğlu: Ahlaksız uygulamalar, çıplak arama iddiaları ve gözlemler
Ayçin Kantoğlu, maruziyet sırasında gördükleri uygulamaları "son derece ahlaksızca" olarak nitelendirdi. Kantoğlu, kadın mahkumların tutulduğu yere Gazze fotoğraflı bir pankart konulduğunu söyleyerek, bunun "suçlarını üzerlerinde taşıma" biçimi olduğunu dile getirdi.
Kantoğlu, limana indirildiklerinde kendilerini Türkçe bilen kişiler karşıladığını ve bu kişilerden birinin kendisine "İsrail'desin" dediğini aktardı. Müdahaleden sonra Itamar Ben-Gvir'in kendilerini görmeye geldiğini ve aktivistlerin Ben-Gvir'e tepki gösterdiğini belirtti: "Ben-Gvir'i 'O koca çeneni kapat soykırımcı pislik.' diyerek protesto ettik."
Kantoğlu, hücre koşullarını anlatarak "5 kişilik hücrelerde 15 kişi kaldık. Duvarlarda kanla yazılmış yazılar vardı... Temiz su vermediler, tuvaletlerden su içmemizi söylediler, 40 saate yakın yemek almadık." ifadelerini kullandı. Ayrıca, bazı görgü tanıklarına dayanarak, Greta Thunberg'e yönelik şiddet görüldüğünü ve ellerinin arkadan İsrail bayrağıyla bağlanarak yürütüldüğünü aktardı.
Çıplak arama iddialarıyla ilgili Kantoğlu, "Çıplak arama da yapıldı, her şeyi çıkardılar. Hemen hemen her kontrol noktasında defalarca arandık." dedi ve aktivistlerin kendilerini suçlu kabul etmediklerini, sloganlarla hakikatlerini haykırmaya devam ettiklerini belirtti.
Aktivistler, uluslararası sularda yaşadıklarını aktardıktan sonra Türkiye'ye getirildiler. Paylaşılan anlatılar, aktivistlerin iddialarını ve yaşadıklarını dünya kamuoyuna taşımayı ve ülkelerine döndüklerinde izlenimlerini anlatmayı hedeflediklerini gösteriyor.