Kırıkkale Keskin'de 24 Kasım 1980'de yaşanan nişan faciasının tanıkları konuştu
24 Kasım 1980 tarihinde Kırıkkale'nin Keskin ilçesine bağlı Danacıobası köyünde meydana gelen patlamada 97 kişi hayatını kaybetti. Soğuk bir kış akşamında, elektriğin kesik olduğu sırada üç odalı bir evde LPG tüpünün infilak etmesiyle gerçekleşen olay, aradan geçen 45 yıla rağmen köy halkının hafızasında taze kalmaya devam ediyor.
Olayın gelişimi
Olay, kadın ve çocukların bulunduğu arka odalarda nişan töreni sırasında yaşandı. Elektriklerin kesik olması nedeniyle gaz lambası ve tüp kullanımı, tüpten boşalan gazın alevlenmesiyle büyük bir patlamaya yol açtı. Patlama sonucu kapıların açılmaması ve içerdeki insanların kaçamaması, can kaybının artmasına neden oldu. Olayda ölenler arasında köy muhtarı Ömer Karataş'ın annesi Şükriye ile 5 yaşındaki Mihriban ve 3 yaşındaki Döndü de bulunuyor.
Tanık anlatıları
Ömer Karataş, henüz çocukken tanık olduğu olayı şöyle aktarıyor:
"O dönem 9 yaşındaydım. Olayı çok net hatırlıyorum. O gün erkek evindeydim. Burası kız tarafıydı. Burada toplantı vardı, ön odalarda erkekler, arka odada kadınlar oturuyordu. Damat evinden yukarı çıkayım dedim, oradan ayrılıp buraya geldim. Salona girdiğimde 'tüp patlayacak' diye bağırdılar. O gün elektrik de yoktu. 'Tüp patlayacak' deyince kaçtım. Yaklaşık 30 metre kadar ilerledim. Büyük bir patlama oldu, alev çıktı. Erkeklerin oturduğu odanın camları basınçla dışarı fırladı. İçeriden sadece bir erkek çocuğu sağ çıktı. O da kapının arasında kalmış, başka kurtulan olmadı. 'Patlamayla ciğerleri patlamış' dediler. Devletimizden Allah razı olsun, bütün erkekleri, Makine Kimya'da işe aldılar. O patlamada annem ve iki kız kardeşim de vefat etti. Kardeşlerimin biri 5 yaşındaydı, diğeri 3 yaşındaydı. İkisini de patlamada kaybettik."
80 yaşındaki Selahattin Erden ise yakınlarını ve facianın ardından yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"12’nci ayın 24’üydü, kar ve kış vardı. Nişana gittiğimizde elektrikler kesildi. Elektrikler gidince gaz lambasını yakmak için çakmağı çakınca tüpten boşalan gaz patlamış. 'Beni kurtarın, ben ölüyorum' diyen hiç olmadı. Bir anda 'güm' dedi, herkesin ciğerinin patladığını söylediler. Kapıyı kırdım, sağ ayağımı içeri attım. Bir gocuğum vardı, onu da başıma bürüdüm ama fazla ilerleyemedim. İki baldızım ve iki kızım yandı. Hanım gitmemişti, 3 kızım gitmişti. Teyzesi, kızlarımdan birine 'çocuklara bak' demiş. O dışarı çıktığı anda tüp patlamış. O şekilde kurtulmuş. İki kızım da yandı. Birinin adı Fadime, diğerinin adı Sibel’di. Devlet geldi ama yol kapalıydı. Hacelobası köyüne kadar gelmişler, buraya yol donduğu için gelememişler. Kar vardı, yollar buz tutmuştu. Mezarlarını kendim kazdım, kendim defnettim. Çoğu mezar kepçeyle açıldı ama ben kendim kazdım. Çocuklarla birlikte 97 kişi vefat etmişti."
Etki ve hafıza
Patlamanın yaşandığı ev, yıllar sonra da olayın izlerini taşımaya devam ediyor. Köy halkı ve yakınları, felaketin yarattığı kaybı ve belleklerini canlı tutuyor; kayıpların isimleri ve anlatılan anılar, toplum belleğinde belirgin bir yer tutuyor.
Facianın büyüklüğü, kış koşulları ve yolu ulaşılamaz hale getiren buzlu zemin gibi etkenlerin, kurtarma ve müdahaleyi zorlaştırdığı tanıklıklarla vurgulanıyor. Olay, Türkiye'nin en acı toplu can kayıplarından biri olarak kayıtlara geçti.
KÖY MUHTARI ÖMER KARATAŞ