Göç Eden Filistinlilerin Zorlukları Artıyor
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya beldesinde yaşayan binlerce Filistinli, son günlerde artan bombardımanlar sonucu göç etmek zorunda kaldı. Yerinden edilen vatandaşlar, İsrail ordusunun gözaltı uygulamaları ve tehditleriyle karşı karşıya kaldı.
İsrail Ordusunun Bombardımanı ve Göç
İsrail ordusunun son iki ayda gerçekleştirdiği bombardımanlarda, bölgeden ayrılma tehdidiyle karşılaşan birçok Filistinli, can güvenliği nedeniyle evlerini terk etti. Gazze'nin kuzeyindeki beyaz bayrakla kaçışlar, ailelerin ve bireylerin zorunlu göç yollarında yaşadığı zorlukları beraberinde getiriyor.
Tanıklarının Anlattıkları
Amine Hüseyin, 4 çocuğuyla birlikte Gazze kentine geçerken, "İsrail ordusunun kontrol noktalarından geçerken erkeklerimizi geride bırakmak zorunda kaldık" dedi. Ailelerin zorunlu göçleri sırasında yaşadıkları korku ve belirsizlik, bölgedeki tehcirlerin boyutunu gözler önüne seriyor.
İman Mısri, sığınma merkezindeki evlerinden ayrılmak zorunda kalırken, ailesinden 4 kişinin alıkonulduğunu belirtti ve durumlarının bilinmediğini ifade etti. Neğam Besyuni ise ailesinin göç etmek zorunda kaldığını ve yaşadıkları açlık ve su sıkıntısını aktardı.
Uluslararası Tepki Bekleniyor
İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Filistinli toplulukları tahliye etme amacı ve bu süreçte uyguladığı yöntemler, uluslararası gözlemcilerin dikkatini çekmektedir. Filistinlilere yönelik yapılan baskılar, insan hakları ihlalleri olarak değerlendiriliyor.
Askeri Stratejiler ve Planlar
İsrail ordusunun 6 Ekim'den bu yana başlattığı kara saldırılarında, özellikle Cibaliya ve Beyt Lahiya bölgeleri hedef alınıyor. Bu adımların, bölgedeki Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi amacıyla yapıldığı düşünülmektedir. İsrail Ordusu Sözcüsü, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Filistinlilere tahliye edilmeleri gereken bölgelerin haritalarını paylaştı.
Bu durum, uluslararası toplumdan tepkiler gelmesine yol açmış durumda. Gazze'deki Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı zorunlu göç ve insanlık durumu, ilk etapta yalnızca bir insanlık sorunu değil, aynı zamanda uluslararası hukukun ihlali olarak kabul ediliyor.
