İspanya'nın yaptırımları: politikadan öte bir değişim
İspanya'nın son dokuz maddelik yaptırım paketi, tekil bir diplomatik adım olmaktan öte, yıllardır olgunlaşan bir siyasi ve toplumsal dönüşümün somutlaşması olarak okunmalı. Gazze'de yaşanan kitlesel kayıpların ardından Avrupa'da güçlenen dayanışma, şimdi somut politikalarla ifade buluyor.
Alınan tedbirlerin kapsamı
Madrid, 8 Eylül tarihinde açıkladığı tedbirlerle İsrail'e yönelik silah satışını yasakladı; hem sivil hem askeri amaçlı kullanılabilecek ürünlere kısıtlama getirdi ve askeri teçhizat taşıyan İsrail donanma gemilerinin İspanyol limanlarına yanaşmasını engelledi. Paket ayrıca üst düzey diplomatik temasların sınırlandırılmasını, bazı sektörlerde işbirliğinin askıya alınmasını ve İsrail yerleşimlerinde faaliyet gösteren şirketlere yönelik daha sıkı denetimleri içeriyor. Hükümet, Gazze'ye insani yardımın artırılmasını da vurgularken Başbakan Pedro Sánchez, benzer adımların AB düzeyinde yaygınlaştırılması için çalışacaklarını taahhüt etti.
Hukuki adımlar ve cezai soruşturmalar
İspanya, Haziran 2024'te Uluslararası Adalet Divanı davasına katılarak uluslararası hukuk yollarını aktif olarak kullanan ülkelerden biri haline geldi. Ayrıca, Eylül 2025'te bazı İsrailli yetkililer hakkında savaş suçları ve soykırım şüphesiyle soruşturma başlatıldığını duyurdu. Bu hamleler, İspanya'yı uluslararası hukuk mekanizmalarını takip eden nadir Avrupa hükümetleri arasında konumlandırıyor.
Vize ve sportif baskı mekanizmaları
Madrid, 9 Eylülde Hollanda ve Slovenya ile birlikte Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich gibi aşırı sağcı bakanlara giriş yasağı uyguladı. Hollanda kararını Schengen Bilgi Sistemi'ne kaydederek bu yasağın Schengen ülkeleri genelinde uygulanmasını sağladı. Aynı dönemde İspanyol hükümet, İsrail'in turnuvaya katılması halinde 2026 FIFA Dünya Kupası'nı boykot etmekle tehdit etti; ayrıca protestolar nedeniyle 14 Eylül'de La Vuelta bisiklet yarışının final etabında engellemeler yaşandı. Bu gelişmeler, spor ve kültür alanlarının da siyasi hesaplaşma alanına dönüştüğünü gösteriyor.
Tarihi ve toplumsal arka plan
Avrupa desteğinin rolü ve sorumluluk algısı
On yıllar boyunca Avrupa'nın siyasi ve mali desteği, İsrail için bir tür koruyucu kalkan işlevi gördü; bu durum, uluslararası hukuk ihlallerinin cezasızlaşmasına zemin hazırladı. İspanya'nın yeni tutumu ise bu yapıyı sınayan bir kırılma olarak değerlendirilebilir. Avrupa'nın tarihsel rolü ve sorumluluğuyla yüzleşme zorunluluğu, alınan kararların arkasındaki önemli motivasyonlardan biri olarak öne çıkıyor.
İç siyasette halk ve sivil toplum etkisi
İspanyol toplumunda hükümet politikasına doğrudan etki eden bir hareketlenme görüldü. 200'ü aşkın sendika ve sivil toplum kuruluşu, Eylül 2024'te İsrail'le tüm bağların koparılmasını talep ederek genel greve çağırdı. Bu taban baskısı, Madrid'in attığı adımların arkasındaki siyasi zeminin şekillenmesinde belirleyici oldu.
Avrupa içinde ayrışma ve olası sonuçlar
Kıtada farklılaşan yaklaşımlar
İspanya'nın tutumu, İrlanda, İsveç, Norveç ve Belçika ile paralel bir hat izlerken Almanya ve Birleşik Krallık gibi ülkeler daha korumacı bir dil kullanmaya devam ediyor. Bu durum, Avrupa içinde hesap verebilirlik ve adalet konularında belirgin bir ayrışmayı ortaya koyuyor; savaş sürdükçe bu ayrışmanın derinleşmesi beklenebilir.
Yaptırımların sembolik mi yoksa etkili mi olduğu tartışması
İspanya'nın hamleleri ilk bakışta sembolik adımlar olarak değerlendirilebilir, ancak hükümetin vizyonu, kurumsal çabası ve toplumsal desteği birleştiğinde bu tedbirler sadece sembolik olmaktan çıkıp somut bir hesap verebilirliğin temelini oluşturabilir. Bu bağlamda İspanya, daha önce eleştiriden muaf görülen bir aktörü siyasi açıdan yalnızlaştırma potansiyeline sahip bir strateji izliyor.
Sonuç
İspanya'nın izlediği yol, yalnızca dış politika tercihlerinde değişiklik değil; aynı zamanda kamuoyu, tarihsel sorumluluk ve hukuk perspektiflerinin bir araya geldiği bir kültürel ve ahlaki dönüşümü temsil ediyor. Bu dönüşümün Avrupa genelinde nasıl yankı bulacağı ve kalıcı bir politika değişikliğine dönüşüp dönüşmeyeceği, önümüzdeki dönemde izlenecek adımlara bağlı olacak.
Yazarlar: Ramzy Baroud, İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi'nde (CIGA) kıdemli araştırmacı; Romana Rubeo, The Palestine Chronicle genel yayın yönetmeni.
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.