DOLAR
42,69 0%
EURO
50,15 0%
ALTIN
5.897,7 0%
BITCOIN
3.829.549,31 0,43%

Ulukurt ve 'geri getirme' tartışması: Colossal'ın iddiaları ve bilimsel eleştiriler

Colossal Biosciences'ın ulukurt ve diğer türleri geri getirme iddiası, Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu tarafından ekolojik riskler, hibritlik ve kaynak öncelikleri açısından değerlendirildi.

Yayın Tarihi: 01.09.2025 11:03
Güncelleme Tarihi: 01.09.2025 11:03

Ulukurt ve 'geri getirme' tartışması: Colossal'ın iddiaları ve bilimsel eleştiriler

Colossal Biosciences'ın açıklamaları ve bilimsel tepki

Teksas merkezli genetik mühendislik şirketi Colossal Biosciences, Nisan ayında 12.500 yıl önce nesli tükenen ulukurt (Aenocyon dirus) türünü yeniden hayata döndürdüklerini ve bunun dünyada bir ilk olduğunu duyurdu. Şirket ayrıca Yeni Zelanda'da yaklaşık 500 yıl önce nesli tükenen moa kuş grubunu geri getirme projeleri üzerinde çalıştığını bildirdi.

Geri getirme sürecinin teknik çerçevesi

Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu (KuzeyDoğa Derneği kurucusu, Koç ve Utah üniversiteleri öğretim üyesi) AA muhabirine yaptığı açıklamada, geri getirme çalışmalarında türlerin DNA'larının toplandığını, eksik kısımların en yakın akraba türün genomuyla tamamlandığını ve gen düzenleme teknikleriyle genetik bilginin akraba tür hücrelerine aktarıldığını belirtti. Ardından yapay üreme yöntemleriyle embriyolar geliştirilip taşıyıcı canlılara yerleştiriliyor.

Şekercioğlu, Time dergisinin Nisan 2025 sayısında yer alan "Remus" örneğini hatırlatarak, Colossal'ın gri kurttan gen düzenleme yoluyla türettiği bu hayvanın görünüş olarak ulukurda benzerlik taşıdığını ancak gerçek anlamda ulukurt olmadığı, bazı özellikleri taşıyan yeni nesil kurt benzeri canlılar olduğunu vurguladı.

Hibritlik ve belirsizlikler

Uzman, nesli tükenmiş türlerin DNA'sının tam olarak korunmaması nedeniyle elde edilen bireylerin yüzde 100 aynı olmayacak, hibrit türler olacağını ve bu canlıların doğal işlevlerini ne ölçüde yerine getirebileceğinin belirsiz olduğunu ifade etti.

Ekosisteme yeniden dahil etme zorlukları

Geri getirilen bir türün ekosisteme dahil edilmesinin karmaşık ve uzun soluklu bir süreç olduğunu belirten Şekercioğlu, bunun için öncelikli gereklilikleri şöyle sıraladı: genetik çeşitlilik sağlanması, bireylerin doğal davranışlarını sergileyebilecek şekilde yetiştirilmesi ve uygun habitatın hazırlanması. Örneğin dodo kuşu için Mauritius'ta istilacı türlerin kontrolü; yünlü mamut için Sibirya tundrasının ekolojik olarak desteklenmesi gibi önlemler gerektiğini söyledi.

Şekercioğlu, ekosisteme yeniden dahil edilen türün daha önceki ekolojik rolünü yeniden üstlenebilmesinin tohum yayılımı, yırtıcı baskısı veya habitat düzenlemesi gibi işlevlerle ekosistemin dengesini kısmen yeniden kurabileceğini, ancak uyum sağlayamama, yeni rekabetler, istilacı etkiler ve hastalıklara karşı hassasiyet gibi risklerin de bulunduğunu vurguladı.

Başarı ölçütü: yalnızca birey değil, ekosisteme entegrasyon

Colossal'ın projelerindeki gerçek başarının tek bir hayvan üretmek değil, bu hayvanların doğal ekosistemlere yeniden entegre edilmesi olduğuna dikkat çeken Şekercioğlu, başarılı entegrasyon halinde bireylerin daha geniş alanlara bırakılmasının planlandığını söyledi. Ancak bu süreçlerin onlarca yıl sürebileceğini ve genetik sağlığın korunması için bilimsel takip gerektiğini belirtti.

Kaynak tahsisi ve etik tartışma

Şekercioğlu, bu çalışmaların bilim dünyasında eleştirildiğini; eleştirilerin merkezinde insan müdahalesinin normalleştirilmesi ve milyarlarca dolar harcamanın hâlâ yaşayan, yok olma tehlikesi altındaki türlerin korunmasına yönlendirilmesinin daha mantıklı olduğu görüşünün yer aldığını aktardı. Bu tür projelerin kamuoyunda "bütün nesli tükenmiş türleri geri getirebiliriz" algısı yaratabileceği ve koruma çalışmalarına olan ilgiyi azaltabileceği uyarısını yaptı.

Uzman ayrıca, geri getirme projelerinin büyük bütçeler, ileri genetik teknolojiler ve uzun süreli laboratuvar çalışmaları gerektirdiğini; bu süreçlerde fonların, araştırmacı zamanının ve kamu ilgisinin nesli tükenmekte olan türlerin korunmasından kayabileceğini söyledi. Mevcut popülasyonları destekleme, habitat koruma ve genetik çeşitliliği artırma gibi acil koruma önlemlerinin geri planda kalma riskine dikkat çekti.

Koruma öncelikleri ve öneriler

Prof. Dr. Şekercioğlu, nesli tehlike altındaki türlerin korunması için öncelikli adımlar olarak orman, sulak alan ve çayır ekosistemlerinin tahribatının önlenmesi, genetik çeşitliliği artırmak için biyobankalar ve kontrollü üreme programları kurulması, istilacı türlerin kontrol altına alınması, av baskısının azaltılması ve insan-yaban hayatı çatışmalarının yönetilmesini önerdi.

Sonuç olarak geri getirme çalışmaları bilimsel ve etik tartışmaları gündeme getiriyor; projelerin başarısı yalnızca genetik yeniden oluşturmayla değil, bu canlıların uzun vadede ekosistem içinde sürdürülebilir bir rol edinip edinemeyeceğine bağlı olacak.

Yazar
EDİTÖR

Aksiyon Haber Ajansı