Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilimsel bulgular, riskler ve tedbirler
Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu öğretim üyesi Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı, "Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği" başlıklı seminerinde Türkiye'nin sismik durumunu, bölgesel riskleri ve alınması gereken önlemleri değerlendirdi.
Depremler neden oluyor?
Depremler, Dünya kabuğundaki levha hareketlerinin sonucudur. Bu hareketlerin arkasında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirtiliyor. Kıtaların geçmişte tek parça hâlinde bulunduğu Pangea döneminden sonra ayrılması bilimsel olarak kabul görmekte; Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişiminde yer alıyor.
Büyüklük ile şiddet arasındaki fark
Bir depremin büyüklüğü açığa çıkan enerjiyi, şiddeti ise yerleşim alanlarındaki hasarı ifade eder. Aynı büyüklükteki sarsıntı, sağlam zeminlerde hafif hasarla atlatılabilirken zayıf zeminlerde ağır tahribata yol açabilir. Bu nedenle yerel zemin koşulları ve yapı kalitesi belirleyici unsurlardır.
Sismik boşluklar ve potansiyel tehlike
Çakıcı’nın vurguladığı önemli bir kavram sismik boşluklartır: Uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktiren fay segmentleri. Marmara'dan Doğu Anadolu'ya, Ege'den Akdeniz'e kadar tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor.
Doğu Anadolu’nun tarihsel deneyimi
Doğu Anadolu, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan‑Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri binlerce can kaybına ve ciddi ekonomik zarara yol açtı; bu olaylar bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde olduğunu açıkça gösteriyor.
Erzurum, Pasinler ve yerel riskler
Erzurum Fay Zonu, neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemde kaydedilmiş büyük depremler bulunur. 1924 ve 1952 Pasinler depremleri ile 1983 Horasan‑Narman depremi bölgenin yüksek sismik riskini doğrulamaktadır.
Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı‑Aşkale Fayı, Van‑Gevaş Fayı ve Hakkari‑Yüksekova faylarının deprem üretmesi durumunda etkilenecek iller arasında Erzurum ve Pasinler ilçeleri yer almaktadır. Bilimsel çalışmalar bu yapıların günümüzde de aktif olduğunu göstermektedir.
Çözüm: Bilim, planlama ve hazırlık
Çakıcı, depremin zararlarını azaltmanın kadercilikten değil bilimsel yaklaşımdan geçtiğini belirtiyor. Önerileri özetle şunlardır: aktif fayların net biçimde belirlenmesi, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılması, deprem master planlarının hazırlanması ve İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanması. Yerel ölçekte yapılacak mikro‑bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğuna dikkat çekildi.
Bireysel düzeyde alınabilecek önlemler arasında depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası bulundurma ve doğru davranış biçimleri ( Çök‑Kapan‑Tutun ) yer almaktadır.
Teknoloji ve erken uyarı sistemleri
Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlar ve altyapıdan saniyeler önce algılayarak uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabilir; dolayısıyla teknolojinin etkin kullanımı hazırlığın bir parçasıdır.
Sonuç
Çakıcı'nın değerlendirmesi, deprem riskinin Türkiye ve özellikle Doğu Anadolu için sürekli ve somut bir gerçek olduğunu vurguluyor. Bilimi rehber edinmek, planlı yerleşim, etkili uygulamalar ve bireysel hazırlıkla, depremin etkileri azaltılabilir. Deprem değil, ihmal öldürür.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ PASİNLER MESLEK YÜKSEK OKULU DR. ÖĞRETİM ÜYESİ HAMİT ÇAKICI ÜLKEMİZ VE DOĞU ANADOLU’DA DEPREM GERÇEĞİ KONULU SEMİNER VERDİ.