Giriş: Hızlı örgütlenen bir zirve
15 Ağustos Cuma günü Alaska'da gerçekleşen Donald Trump ile Vladimir Putin görüşmesi, iki liderin son altı yıldaki ilk karşılaşması olarak dikkat çekti. Normalde aylar süren hazırlıkların bir haftada tamamlanması, hem yeni ABD yönetiminin çalışma üslubuyla hem de Trump’ın küresel aktör olarak barış vurgusunu öne çıkarma stratejisiyle ilişkilendirildi. Toplantının Alaska'da, Anchorage yakınlarındaki bir askeri üste yapılması ve yanındaki Sovyet askerlerinin mezarı, buluşmaya sembolik bir boyut kazandırdı.
Görüşmenin arka planı
Kremlin, Moskova'nın çıkarlarına uygun olmayan bir rol üstlenilmesi riski olsa da zirvenin daha fazla ertelenmemesi gerektiği görüşündeydi. ABD’nin gündeme getirdiği yeni yaptırım tehditleri ve enerji ortaklarına yönelik baskılar, Rusya üzerinde artan bir baskı oluşturdu. Moskova, barış istemeyen taraf imajından kaçınmak, Ukrayna dosyasını yönetebilmek ve bölgesel önceliklere dönmek için Washington ile doğrudan görüşmenin şart olduğuna inandı.
Rus heyetinin Putin’e eşlik eden isimler—Sergey Lavrov, Yuriy Uşakov, Andrey Belousov, Anton Siluanov ve Kiril Dmitriev—görüşmenin hem güvenlik hem de ekonomik boyutlarını eş zamanlı ele alma niyetini gösterdi. Bu preparasyon, Moskova’nın toplantıyı yalnızca Ukrayna bağlamında değil, genişleyen Rusya-ABD ilişkileri ekseninde değerlendirdiğinin işaretidir.
Zirve gerçekten "tarihi" miydi?
Görüşmenin bazı çevrelerce "tarihi" addedilmesi, büyük ölçüde beklentilerle ilgili. Üç yıldan uzun süredir süren savaşın tek seferde sona erdirilmesi gibi bir beklenti gerçekçi değildi ve taraflar önceden herhangi bir anlaşma imzalanmayacağını belirtmişti. Buna rağmen, uzun aradan sonra nükleer kapasiteye sahip iki liderin doğrudan görüşmesi, küresel güvenlik algısı bakımından kayda değerdir.
Moskova, krizin çözümünün doğrudan ABD ile diyalog üzerinden sağlanabileceğini savundu; bunun nedeni, savaşın arka planında Rusya-Batı gerilimlerinin ve NATO unsurlarının rolünün güçlü olmasıdır. Bu perspektif, Putin’in görüşme sırasında ve sonrasında dile getirdiği değerlendirmelerin arka planını da izah eder. Trump’ın görüşme sonrasında Putin’e yönelik olumlu ifadeleri ve Putin’in Trump hakkında belirttiği yorumlar, iki lider arasında kişisel bir yakınlaşma algısı yarattı.
Somut sonuçlar ve diplomatik önem
Zirveden hemen somut bir anlaşma çıkmaması, toplantının önemini azaltmaz; aksine, diyalog kanallarının yeniden açılması ve ilişkilerin normale dönmesine yönelik adımların atılabilmesi açısından önem taşır. Ayrıca, savaşın masada çözüme kavuşsa bile barış şartlarını fiilen cephedeki durumun belirleyeceği gerçeği, sürecin zorlayıcı doğasını gösteriyor.
Rusya'nın kazancı
Trump zirveyi "10 üzerinden 10" olarak değerlendirirken, görüşmeden en fazla kazanç sağlayanı Rusya olarak okumak mümkün. Putin’in ABD ziyareti, Moskova’nın uluslararası izolasyonunun hafiflediği izlenimini verdi. Toplantı sonrasında gündemde olan yeni yaptırımların uygulanmayacağına dair açıklamalar, Rusya açısından doğrudan bir kazanç olarak algılanabilir.
Ayrıca, taraflar arasında varıldığı ifade edilen bazı mutabakatların uygulanması ve ikna görevinin Trump’a yüklenmesi, Moskova'nın diplomatik hedeflerine hizmet ettiğini gösterir. Ancak bu görevin uygulanabilirliği sınırlıdır: Avrupa Birliği ülkeleri ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy hâlâ savaşmayı sürdürme kararlılığını koruyor. Dolayısıyla Trump’ın AB ve Zelenskiy üzerindeki etkisinin sınırları, sürecin geleceğini belirlemede belirleyici olacak.
İleriye dönük perspektif
Görüşme sonrasında Trump’ın Zelenskiy ve NATO yetkilileriyle görüşeceğini açıklaması, barış müzakerelerinin daha geniş bir katılımla yürütüleceğine işaret ediyor. Cephedeki gelişmeler masadaki tartışmaların çerçevesini belirleyeceğinden, ilerleyen dönemde hem askeri hem diplomatik sahada yoğun bir etkileşim beklenebilir. Zirve, kısa vadede savaşın sona ermesini sağlamasa da daha büyük felaketlerin engellenmesi ve çok taraflı görüşmelerin devamı açısından önemli bir başlangıç olarak değerlendirilebilir.
Sonuç: Alaska buluşması, beklentileri tam anlamıyla karşılamasa da Rusya ve ABD liderlerinin doğrudan temas kurması, ikili ilişkilerin yeniden şekillenmesi ve Ukrayna meselesinin uluslararası bir platformda daha geniş aktörlerle tartışılması açısından kayda değer bir adım olarak okunmalıdır.
[Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.