Sumud Filosu aktivisti Metehan Sarı yaşadıklarını anlattı
Gazze'ye insani yardım ulaştırmayı hedefleyen Küresel Sumud Filosu'nda İsrail tarafından alıkonulan aktivistlerden Metehan Sarı, Anadolu Ajansı muhabirine süreç boyunca maruz kaldıkları saldırılar, gözaltı ve hapishane koşullarına ilişkin kapsamlı bir anlatım yaptı. Sarı, filoya katılma kararı, Tunus'taki hazırlık süreci, denizde yaşanan dron tacizleri ve İsrail'in müdahalesine kadar olan aşamaları detaylandırdı.
Filoya katılım ve Tunus'taki hazırlık
Sarı, 28 yaşında olduğunu, filoya katılmadan önce ailesiyle görüştüklerini belirtti. Ailesinin ve 3,5 yaşındaki çocuğunun desteğinin kararında etkili olduğunu aktardı: "Annem oğluma 'Baban Sumud Filosuna gitsin mi' diye sordu. 3,5 yaşındaki çocuk, 'Gitsin, Gazzeli çocuklara çikolata götürsün, ekmek götürsün' dedi." Sarı, dönüş niyetinin sınırlı olduğunu anlayınca doğrudan Tunus'a bilet aldığını söyledi.
Dron saldırıları ve teknelerdeki hazırlık çalışmaları
Tunus'ta gemilerin tadilatı ve eksikliklerinin giderilmesiyle geçen yoğun bir süreç yaşandığını ifade eden Sarı, hareketten önce iki kez gemilere dron saldırısı düzenlendiğini anlattı. "Saldırının ilki Family gemisine yapıldı. Family gemisinin direkt yakıt tankı hedef alındı," dedi ve kamera kayıtları olmadan yangının farklı gerekçelere bağlanabileceğini vurguladı. Ertesi gün Alma gemisinin üst güvertesinde de dronla bomba saldırısı olduğunu, kıl payı kurtulduklarını belirtti.
Denizde dron tacizleri ve nöbet düzeni
Binzert Limanı'ndan 24 gemiyle yola çıktıklarını söyleyen Sarı, yol boyunca sürekli etraflarında dronlar olduğunu belirtti: "Her gece üzerimizden dronlar uçuyordu. Dronların birçoğunun göçmen kaçakçılığı için olduğunu düşünüyorduk. Lakin yakın mesafeden uçan dronlar da oluyordu." Gemide ikişer saatlik nöbet tuttuğunu, dron görüldüğünde yetkiliye haber verip ani önlemler aldıklarını anlattı.
Filodaki dayanışma ve ortak ruh
Sarı, gemideki aktivistlerle iyi ilişkiler kurduklarını ve birbirlerinin arkasında durduklarını vurguladı. İngilizce bilmediği için çok konuşamasa da dil ve din fark etmeksizin "aynı davanın ruhunu taşıdıklarını" söyledi. Samimi dostluk örnekleri verdi: "Thiago, her sabah kalkıp gelip sarılıyor, 'Günaydın Metehan' diyor. Öğrendiği tek kelime belki günaydın."
Hedef: Ablukayı kırmak
Sarı, gemilerde taşınan yardım malzemelerinin tıbbi, medikal ve gıda olduğunu, ancak bunların sembolik olduğunu, asıl amacın ablukayı kırmak olduğunu belirtti. Family gemisiyle yaklaşık 10 günlük yolculuk yaptıklarını ve filodaki diğer gemilere toplam 9 bomba atıldığını anlattı. Hasar gören bazı gemilerin yoluna devam edemediğini, arızalı tekneler için Türk Silahlı Kuvvetleri ve filo mensuplarının destek verdiğini söyledi.
İsrail teklifi ve reddi
Alma gemisiyle yaklaşık bir hafta yolculuk ettiklerini, İsrail'in filoyu durdurmak için önce uyarı, sonra Aşdod Limanı'na yanaşıp malzemeleri bırakıp dönme teklifinde bulunduğunu aktardı. Sarı, teklifi reddettiklerini ve hedeflerinin yardım malzemesi taşımak değil, ablukayı ve soykırımı durdurmak olduğunu ifade ettiklerini söyledi.
Siber saldırı iddiası ve etrafın sarılması
Sarı, gemide siren çaldığında müdahalenin geleceğini anladıklarını; telefon ve bilgisayarların hacklenmeye çalışıldığını, Starlink bağlantısının kesildiğini ve kameraların çalışmadığını dile getirdi. Akşam saatlerinde etraflarının arabalarla sarıldığını, 15 botun hızla üzerlerine geldiğini ve bunların İsrail askerleri olduğunu düşündüklerini anlattı.
Gözaltı, sorgu ve psikolojik baskı
Sarı, iskeleye götürülürken cihazları denize attıklarını ve bunun teknolojik manipülasyon riskine karşı alınan bir önlem olduğunu söyledi. Güverteye çıkan askerlerin silahlarıyla beklediğini, Thiago, Greta ve Mandela gibi kişilerin ilk alınanlar arasında olduğunu aktardı. Erkeklerin kelepçelenerek tutuklandığını; yaklaşık 250 kişinin kapalı bir alana yerleştirildiğini, burada psikolojik baskı ve provokatif yaklaşımlar yaşandığını anlattı. Bir kişinin kendilerine hakaret ettiğini, bunun üzerine ortamın gerginleştiğini belirtti.
Taşınma, koğuşlarda muamele ve ezanla namaz
Sarı, sorgu sürecinde "Hamas üyesi" diye yaftalandığını, gözlerinin bağlandığını ve uzun süre yürütüldüğünü anlattı. Yaklaşık 6 saatlik yolculuğun ardından 150 kişinin bulunduğu bir kafese konduklarını, çıplak arama ve soğuk koğuş koşullarına maruz kaldıklarını söyledi. Koğuşlarda üç kez yer değiştirdiklerini, köpeklerle baskınlar yapıldığını aktardı. Hapishane sürecine ilişkin Sarı'nın vurguladığı satırbaşları şunlar:
"İsrail hapishanesinde bağıra bağıra akşam ezanı okundu. Sabah ezanı okundu ve kalktık cemaatle namaz kıldık. Bundan daha gurur verici, daha onur verici bir şey yok."
Direniş işaretleri ve sınır dışı süreci
Sarı, koğuşlarda olumsuz muameleye rağmen pes etmediklerini, duvarlara reçellerle İngilizce "Özgür Filistin" ve "Bir daha geleceğiz" yazdıklarını söyledi. Gece fotoğrafları çekildikten sonra otobüslere bindirilip havalimanına götürüldüklerini ve birçok kişinin kişisel eşyalarının eksik veya kaybolmuş olduğunu belirtti: pasaport, ehliyet, kimlik ve çantalarından bazıları yoktu.
Mücadeleye devam vurgusu
Sarı, yaşanan zorluklara rağmen mücadeleye kararlılıkla devam edeceklerini ifade etti. Gözaltı, saldırı ve hapishane sürecine ilişkin aktarımlarında hem fiziksel hem psikolojik baskıya maruz kaldıklarını, ancak dayanışma ve inançla bu süreci taşıdıklarını vurguladı.
Türk aktivist 28 yaşındaki Metehan Sarı, 44 ülkeden Filistin'e destek veren binlerce aktivistin bulunduğu Sumud Filosu'na katılma ve İsrail tarafından alıkonulma sürecini AA muhabirine anlattı.