Sosyal medya yeni sözcüklerin resmi kaydında belirleyici hale geldi
Sosyal medya, bireysel ve toplumsal deneyimin bir parçası olarak yeni kelimelerin türetilip yaygınlaşmasında etkili oluyor. İngiltere merkezli Cambridge Sözlüğü, sosyal medyada sık kullanılan ve kabul görmüş terimlerden oluşan 6 binden fazla sözcüğü sözlüğüne eklediğini duyurdu. Bu adım, dijital ortamların dil belleğini nasıl genişlettiğinin somut bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Örnek terimler ve anlamları
Platformlarla popülerleşen örnekler arasında "skibidi", "delulu", "broligarcy" ve "lewk" yer alıyor. Cambridge Sözlüğü'ne göre:
"delulu", "delusional" (gerçeklikten kopuk) kelimesinden türetilmiş; "hayal dünyasında yaşayan, sanrı içinde olan" kişiler için kullanılıyor. "broligarcy", "bro" ve "oligarcy" birleşiminden oluşarak teknoloji sektörüne hâkim, siyasi nüfuza sahip zengin erkeklerden oluşan küçük grubu tanımlıyor. "lewk" ise "look" kelimesinden türeyip "özgün, dikkat çekici ve alışılmışın dışında görünüm veya tarz" anlamında kullanılıyor.
Siyasetten günlük dile: Terimlerin yayıldığı örnekler
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese'in mart ayında parlamentodaki hitabında kullandığı "They are delulu with no solulu" ifadesi, bu tür genç dil ögelerinin siyasiler tarafından da benimsenebildiğini gösterdi. Bu tür kullanım, sosyal medyada doğan terimlerin resmi ve kamusal alanlara nasıl taşınabildiğine dair somut örnek sunuyor.
Cambridge editörlerinin yaklaşımı ve ölçütler
Cambridge Sözlüğü Programı Yöneticisi Colin McIntosh, internet kültürünün İngilizceyi değiştirdiğini vurgularken, "'Skibidi' ve 'delulu' gibi kelimelerin Cambridge Sözlüğü'ne girmesine her gün tanık olmuyorsunuz. Yalnızca kalıcı olacaklarını düşündüğümüz kelimeleri ekliyoruz. İnternet kültürü, İngilizceyi değiştiriyor ve bu etkiyi gözlemlemek, yakalamak gerçekten büyüleyici." diye belirtiyor.
Cambridge Sözlüğü Yayın Müdürü Wendalyn Nichols ise editörlerin hangi terimleri tanımlayacağına karar verirken sitenin yıllık 2,74 milyar arama verisini başlangıç noktası olarak kullandıklarını aktarıyor: "Sık aranan ancak sözlüğümüzde bulunmayan kelimeleri takip ederiz. 'Skibidi' ve 'delulu' buna en iyi örnekler." Nichols ayrıca bazı terimlerin sözlüğe alınma sürecinin günler, bazen yıllar alabildiğini ve COVID-19 teriminin Cambridge'e 37 gün içinde eklendiğini paylaştı.
Dil bilimi perspektifi: Değişim doğal mı, tehdit mi?
Edinburgh Üniversitesi öğretim görevlisi Christian Ilbury, dijital çağın etkileşimlerinin yeni sözcük üretimini hızlandırdığını, ancak bunların dilin yapısal bütünlüğüne tehdit oluşturmadığını savunuyor. Ilbury, "Sürekli yeni kelimeler üretmemiz, dilin oldukça doğal bir örüntüsü" ifadesiyle, pek çok terimin zaman içinde ya kalıcı hale geldiğini ya da kaybolduğunu hatırlatıyor. Ayrıca, anlamı belirsiz görülen sözcüklerin bile kullanıcıları için işlevsel ve anlamlı olabildiğini vurguluyor.
Çevrim içi sözlükler ve dil belleğinin genişlemesi
Nichols, dijital sözlüklerin basılı sözlüklere kıyasla boyut avantajı bulunduğunu ve eklenen öğelerin genellikle sözlükte kalıcı olabildiğini belirtiyor. Cambridge ekibi, özellikle sosyal medyanın görünürlük sağladığı terimlerin dolaşıma girip girmediğini ve geniş toplum tarafından benimsenip benimsenmediğini izliyor. Bu süreç, dilin kayıt altına alınması ve öğretmenlere, öğrenenlere doğru kullanım örnekleri sunulması açısından önem taşıyor.
Sonuç olarak, sosyal medya sadece yeni kelimelerin türemesini hızlandırmakla kalmıyor; aynı zamanda bu kelimelerin sözlüklere girmesi ve dil belleğinde yer edinmesi sürecinde de belirleyici bir rol oynuyor. Cambridge ekiplerinin gözlem ve ölçütleri, hangi dijital trendlerin dilde kalıcı izler bırakabileceğinin ayırt edilmesine yardımcı oluyor.