Kudüs’te bugün sabah saatlerinde gerçekleşen silahlı saldırı, bölgedeki gerginliği yeniden alevlendirdi. İsrail polisi, saldırının işgal altındaki Doğu Kudüs’ten gelen iki Filistinli tarafından düzenlendiğini açıkladı.
İsrail Polis Sözcülüğü, saldırının Batı Kudüs’ün girişindeki Har Nof semtindeki bir otobüs durağında meydana geldiğini duyurdu. Sözcü, saldırganların M-16 tipi bir otomatik tüfek ve bir tabanca ile olay yerine geldiklerini ve durakta bekleyen İsraillilere rastgele ateş açtıklarını belirtti.
Saldırı sırasında durakta bulunan izindeki iki silahlı asker ve bir silahlı sivil, saldırganlara karşılık verdi. Çıkan çatışmada, saldırganlar vurularak öldürüldü.
Saldırıda 3 İsrailli de hayatını kaybederken, 3 kişi de ağır yaralandı. Yaralılar, olay yerine gelen ambulanslarla hastanelere kaldırıldı.
Saldırının ardından, İsrail polisi olay yerine çok sayıda birlik sevk etti. Bölgede güvenlik önlemleri artırıldı. Saldırıyı düzenleyenlerin kimlikleri ve bağlantıları araştırılıyor.
SALDIRININ ARKA PLANI
Saldırı, Gazze’deki artan şiddet olaylarının devamı niteliğinde. İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmelerinin tıkanması, İsrail’in işgal altındaki topraklarda yerleşim inşa etmesi ve Kudüs’ün kutsal mekanlarına yönelik ihlalleri, Filistinlilerin öfkesini körüklüyor.
Filistinliler, Doğu Kudüs’ü başkent olarak kabul ediyor ve İsrail’in buradaki varlığına karşı çıkıyor. İsrail ise Kudüs’ü “bölünmez başkenti” olarak görüyor ve Filistinlilerin hak taleplerini reddediyor.
Saldırının gerçekleştiği Batı Kudüs ise, 1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla birlikte İsrail’in kontrolüne geçti. Batı Kudüs, İsrail’in yönetim merkezi ve en büyük şehri olarak işlev görüyor. Batı Kudüs’te yaşayan Filistinliler ise, İsrail vatandaşı olmadıkları için birçok hak ve hizmetten mahrum kalıyor.
Saldırının, İsrail ile Filistin arasındaki ilişkileri daha da bozacağı ve bölgedeki gerginliği artıracağı tahmin ediliyor. Uzmanlar, saldırının ardından İsrail’in Filistinlilere yönelik baskı ve cezalandırma politikalarını sürdüreceğini ve Filistinlilerin de direniş eylemlerine devam edeceğini öngörüyor.
