Kriz dönemlerinde sosyal medya ve dezenformasyon
Deprem, yangın ve benzeri afet anlarında sosyal medyada yapılan dikkatsiz paylaşımlar, panik ve etkileşim arayışıyla birleşince dezenformasyonun hızla yayılmasına zemin hazırlıyor. Haber tüketiminde geleneksel medya araçlarının kullanımının azalması ve haberlerin giderek daha çok sosyal medyadan alınması, uzmanların güvenilir kaynak, doğru bilgi ve etik içerik üzerinde durmasına yol açıyor.
Prof. Dr. Ali Büyükaslan'ın değerlendirmesi
İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Büyükaslan, dezenformasyonu artıran etkenleri değerlendirirken dijital okuryazarlık eksikliğine işaret etti. Büyükaslan, şu ifadeleri kullandı: “Dijital okuryazarlık ya da medya okuryazarlığı kavramlarında, hangi içeriklere, neye dikkat edilmeli gibi bir sorunu, bilgisi olmayan insanlar, sosyal medyada önüne düşen her haberin paylaşım zevkini, hazzını almak istiyorlar adeta. Böyle bir yanlışın içerisine düşüyorlar. Bu da dezenformasyona alet olmanın bir tür hızını artırıyor aslında.”
Büyükaslan sosyal medyanın provokatif amaçlarla kullanıldığını ve bunun bir "savaş" mecra hâline geldiğini örnekleyerek, 2021 orman yangınlarında başlatılan "Help Turkey" girişimine dair gözlemlerini aktardı: belli hesapların kısa süreli yoğunluk yarattıktan sonra paylaşımları kestiklerini belirterek bunun dezenformasyonun hızını nasıl etkilediğini vurguladı.
Uzun vadeli sorumluluklara da değinen Büyükaslan, sosyal medyanın rastgele söz söylenen bir mecra olmadığını, bunun hukuki, vicdani, insani ve etik sorumlulukları bulunduğunu hatırlattı. Sosyal medyaya ilişkin düzenlemelerin varlığına rağmen uygulamadaki eksikliklerin dezenformasyon hızını artırdığını; sosyal medya yasasının eleştirildiğini ancak Batı örneklerinden çok farklı olmadığını belirtti.
Kamu kurumlarının sorumluluğu
Büyükaslan, kamu kurumlarının kriz anlarında ortaya çıkan bilgi boşluklarını doldurmasının önemine dikkat çekti: "Kamu kurumlarının dezenformasyon ve manipülasyon barındıran haberlerin gerçekliğine ilişkin o alanı boş bırakmaları halinde, o alanın bir şekilde doldurulacağı gerçeğinden hareketle öncelikli olarak her kamu kurum ve kuruluşunun bir sorumluluk gereği orada gereken kamuya ait açıklamayı yapması gerekiyor."
Şeffaf, açık ve kamuoyunu tatmin edecek açıklamaların yapılmasının, dezenformasyon ve manipülasyonun alan bulmasını sınırlayacağını belirten Büyükaslan, doğru bilgi kaynağının kamu kurumları olması durumunda halkın gerçeği kaynağından öğreneceğini ifade etti.
Prof. Dr. Mehmet Emin Babacan'ın değerlendirmesi
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Emin Babacan ise kriz anlarında dezenformasyonun yayılmasını hızlandıran temel faktörlerden birinin psikoloji olduğunu söyledi. Babacan, kriz anlarında panik ve rasyonel düşüncenin devre dışı kaldığını; bunun bilgi kirliliğini ve infodemi riskini artırdığını vurguladı.
Babacan, teyit etme alışkanlığı kazanmanın önemine değindi: "Her birimizin aslında teyit etme alışkanlığını mutlaka kazanmamız lazım. Afet anlarında ya da çok olağan dışı durumlarda bu belki biraz zor olabilir ama normal zamanlarda bunu alışkanlık haline getirdiğimizde kuvvetle muhtemel afet dönemlerinde de bir refleks olarak yine teyit etme..." Kullanıcıların teyit edilmiş bilgiyi paylaşmasının, doğru bilgiyi dolaşıma sokanları ve çevrelerindekileri daha güvenli bir alana taşıyacağını belirtti.
Gazetecilik etiği ile hız arasında denge kurulmasına ilişkin değerlendirmesinde Babacan, "Esas olan şey hızlı olmak mı, doğru olmak mı, hakikatin peşinde olmak mı?" sorusunu öne çıkararak, sadece hızlı olmak adına yanlış bilgi paylaşmanın hem mesleki sorumluluğa aykırı olduğunu hem de vatandaşın bilgi alma hakkını zedelediğini ifade etti. Ayrıca habercilerin insanların onurunu ve haysiyetini koruyacak bir çerçevede hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi.
Babacan, doğru bilginin kamu kurumlarından geleceğine dair bir inancın bulunduğunu; bu güvenin karşılığında kurumların performans sergileyerek, reorganize olup hazırlıklarını yapmasının gerektiğini söyledi. Barış zamanında yapılan yatırımların, afet ve olağanüstü dönemlerde karşılığını vereceğini vurguladı.
Sonuç
Uzman değerlendirmeleri, kriz anlarında dezenformasyonla mücadelede üç temel unsurun öne çıktığını gösteriyor: kullanıcıların dijital okuryazarlığı ve teyit alışkanlığı, gazetecilik etiği ile hız-doğruluk dengesi ve kamu kurumlarının şeffaf ve hızlı iletişimi. Bu unsurların güçlendirilmesi, krizlerde bilgi kirliliğinin ve manipülasyonun etkisini azaltacaktır.
Deprem, yangın gibi afet anlarında, kriz dönemlerinde panik ortamının etkisiyle ya da etkileşim alma uğruna yapılan dikkatsiz paylaşımlar, dezenformasyonun hızla yayılmasına neden olabiliyor. İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Büyükaslan, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.