Jeotermal, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Hedefinde Kritik Baz Yük Kaynağı
Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedeflerine ulaşmasında jeotermal santrallerin oynadığı rolü ve iletim-dağıtım altyapısına yapılacak yatırımların gerekliliğini ayrıntılı şekilde değerlendirdi. Kındap, yenilenebilir enerjide sağlanan kapasitenin sürdürülebilirliği için hem teknik hem de planlama odaklı adımların atılması gerektiğini belirtti.
Jeotermalin baz yük ve şebeke avantajı
Kındap, güneş ve rüzgâr gibi değişken yenilenebilir kaynakların depolama ile desteklenmesine rağmen baz yük fonksiyonunu tam anlamıyla sağlayamayabileceğine dikkat çekti. Türkiye’deki jeotermal santrallerin çoğunun Ege Bölgesi’nde ve tüketim noktalarına yakın konumlandığını vurgulayan Kındap, bu konumlanmanın iletim kayıplarını azaltma ve şebeke yönetiminde öngörülebilirlik sağlama açısından önemli olduğunu söyledi. Kındap, jeotermali tanımlarken, santrallerin güvenilirliği ve sürekli üretim kapasitesine işaret ederek, jeotermalin "365 gün ve 24 saat göreve hazırım" niteliğiyle şebekelerin tercih ettiği kaynaklardan biri olduğunu ifade etti.
İletim ve dağıtım altyapısında öncelikler
Enerji üretiminin yanı sıra iletim ve dağıtım şebekesinin kapasite ve kalite açısından güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Kındap, frekans düşüklüğüne izin vermeden kesintisiz arz sağlamanın önemine işaret etti. Türkiye’nin, bölgeler arasındaki iletimde yaşanan sıkıntıları çözmeye yönelik yatırım ihtiyacının bulunduğunu belirten Kındap, şebekenin güçlendirilmesi ve baz yük işlevi gören santrallerin sayısının artırılmasının iklim hedeflerine ulaşmada belirleyici olacağını kaydetti. Ayrıca depolama teknolojilerine artan ilgiye rağmen, tek başına depolamanın tüm sorunları çözmeyeceği uyarısını yaptı ve hidroelektrik santrallerin iklim değişikliğinden etkilenebilirliğine dikkati çekti.
MTA çalışmaları, potansiyel ve sektör verileri
Kındap, Maden Tetkik Arama Kurumu (MTA) tarafından jeotermal kaynak aramalarının hızlandırılmasından memnuniyet duyduğunu belirtti ve Türkiye’nin jeotermal potansiyelinin önemine değindi. Kındap, Türkiye’nin keşfi tamamlanmış jeotermal potansiyelinin 62 bin MW olduğunu hatırlatarak, yeni keşiflerle bu potansiyelin yükseleceğini ifade etti. Cumhurbaşkanlığı’nın 2026 Yıllık Programında jeotermal aramalara özel vurgu yapılmasının da bu alandaki stratejik önemi gösterdiğini vurguladı.
Türk jeotermal sektörünün mevcut büyüklüğü
Mevcut veriler ışığında Türkiye’nin elektrik kurulu gücünün Ekim ayı sonu itibarıyla 121 bin Megavat (MW) sınırını geçtiği, yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam kurulu güç içindeki payının ise yaklaşık %61 seviyesinde olduğu belirtiliyor. Jeotermal enerji sektörüne ilişkin öne çıkan rakamlar arasında, Ekim 2025 sonu itibarıyla jeotermal kaynaklı elektrik enerjisi kurulu gücünün 1750 Megavat (MW) seviyesinde olduğu ve jeotermalin diğer kullanım alanlarıyla birlikte tüketiminin 7 bin Megavatın biraz üzerinde olduğu yer alıyor. Bu kullanım, MTA tarafından keşfi yapılmış 62 bin MW potansiyelin yaklaşık %11’ine tekabül ediyor. Bu çerçevede Türkiye, mevcut düşük kullanım düzeyine rağmen jeotermal kaynaklı elektrik üretiminde dünyada dördüncü, Avrupa’da lider konumunda bulunuyor.
Sonuç: Keşifler ve altyapı eşgüdümü
Kındap, jeotermal kaynakların çeşitli sektörlerde değer yaratmaya hazır olduğunu belirterek, keşif faaliyetlerinin artırılması ve üretimle iletim-dağıtım altyapısının eşgüdüm içinde güçlendirilmesinin önemini öne çıkardı. Kındap’ın ifadesiyle, "Jeotermal kaynağı her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır", bu alanda sistematik arama ve yatırımın gerekliliğine işaret ediyor.
JEOTERMAL ENERJİ DERNEĞİ (JED) YÖNETİM KURULU BAŞKANI ALİ KINDAP, TÜRKİYE’NİN 2053 NET SIFIR HEDEFLERİNE ULAŞMASINDA JEOTERMAL SANTRALLERİN KRİTİK ROL OYNADIĞINI BELİRTTİ. KINDAP, İLETİM VE DAĞITIM ALTYAPISINA YATIRIM YAPILMASI VE BAZ YÜK ENERJİ KAYNAKLARININ DESTEKLENMESİ GEREKTİĞİNİ VURGULADI.