İstanbul'da "Terörizm ve Organize Suç Arasındaki Bağlantı" oturumu
İstanbul'da düzenlenen "Terörle Mücadele ve Şiddet İçeren Aşırılığın Önlenmesi Konusunda Küresel Parlamento Konferansı'nda" terörizm ile organize suç arasındaki ilişki mercek altına alındı. Birleşmiş Milletler Terörle Mücadele Ofisi (UNOCT), TBMM, Katar Şura Meclisi ve Akdeniz Parlamenter Asamblesi (PAM) işbirliğiyle gerçekleştirilen konferansta, ikinci oturumda bu başlık özel olarak tartışıldı.
Teknoloji, güvenlik riskleri ve suç ağlarının adaptasyonu
Cenevre Güvenlik Politikası Merkezi Küresel ve Ortaya Çıkan Riskler Başkanı ve Polymath Girişimi Direktörü Jean Marc Rickli, yapay zeka, biyoteknoloji ve robotik gibi yeni teknolojilerin terör örgütleri ve organize suç şebekeleri tarafından giderek daha fazla silah haline getirildiğini vurguladı. Rickli, yapay zekanın suç faaliyetlerinde verimliliği, üretkenliği ve gizliliği artıran bir "güç çarpanı" haline geldiğini belirtti ve genç kitlelerin özellikle "oyunlaştırma" yöntemleriyle hedef alındığına dikkat çekti.
Rickli, teknolojiler arasından en tehlikeli araçlar arasında "DNA hackleme"yi sayarak, "Eğer DNA hacklemeye erişiminiz olursa, temelde DNA protokollerini değiştirebilirsiniz ve bunun nüfus üzerinde korkunç etkileri olur." ifadelerini kullandı.
Terörizmin finansmanının kesilmesi ve yasa dışı ticaret
Konferansa çevrim içi katılan George Mason Üniversitesi Emekli Profesörü ve Omer L. ve Nancy Hirst Emekli Kürsüsü Başkanı Dr. Louise Shelley, suç ile terörizm arasındaki bağlantının en belirgin örneklerinden birinin finansman kanalları olduğunu söyledi. Shelley, farklı türlerdeki yasa dışı ticaretin terörizmi finanse eden başlıca alanlardan biri haline geldiğini belirtti ve son dönemde bazı Latin Amerika gruplarının "narko-terörist" olarak tanımlandığını aktardı.
Shelley, bu tanımlamanın uluslararası kalkınma bankaları aracılığıyla yapılan kara para aklama faaliyetlerine karşı finansal önlemler açısından önem taşıdığını vurguladı. Ayrıca terör örgütlerinin altın ticareti ve çevresel ürünler üzerinden gelir elde ettiğini; yasa dışı altın ticaretinin Afrika ve Latin Amerika'dan Orta Doğu'ya uzandığını ve bunların bir kısmının terörizmle ilişkili olduğuna dikkat çekti.
Terörizmin finansmanıyla mücadelede "tüm toplumun katılımını gerektiren bir yaklaşım" gerektiğini söyleyen Shelley, hükümetlerin iş dünyası, sivil toplum ve araştırmacılarla işbirliği yapmasının önemine işaret etti ve "Parlamenter meclislerini, sadece terör eylemleri hakkında değil, terörizmin finansmanını engellemek için neler yapılması gerektiği konusunda da düşünmeye çağırıyorum." şeklinde çağrıda bulundu.
Politika yaklaşımlarının yeniden değerlendirilmesi
Ekonomi ve Barış Enstitüsü Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü Serge Stroobants ise terör örgütlerinin organize suçları stratejilerinin bir parçası haline getirdiğini ve bunun finansal ile lojistik kaynak oluşturma amacına hizmet ettiğini kaydetti. Stroobants, örgütlerin uygulanan yaptırımlar nedeniyle geleneksel mali varlıklara erişimde zorluk yaşadıklarına dikkat çekti.
Yardım ve Güvenlik Ağı Direktör Vekili Ashleigh Subramanian-Montgomery de yetkilileri terörle mücadele, organize suç ve uyuşturucuyla mücadele yaklaşımlarını yeniden düşünmeye çağırdı; özellikle alınacak önlemler hayata geçmeden önce bu önlemlerin kime ve nasıl yansıyacağının değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Subramanian-Montgomery, bu alanların birbirinden ayrı kalmasının olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ve mevcut yasal çerçevelere dayanılarak daha entegre yaklaşımlar geliştirilmesi gerektiğine işaret etti.
Konferansın genel bulgusu, teknolojik gelişmelerin ve yasa dışı gelir kanallarının terör ve organize suç arasındaki bağları güçlendirdiği; bununla mücadelede ise parlamento düzeyinde, finansal denetim mekanizmalarında ve toplum ile iş dünyasının koordinasyonunda yeni adımların gerektiğidir. Katılımcılar, politika yapıcıları bütüncül, çok aktörlü ve hukuki çerçevelere dayalı yanıtlar üretmeye çağırdı.