Hollanda'da İsrail'e yaptırımlar tartışması: Koalisyon krizi ve siyasi yansımalar
Selman Aksünger — Hollanda'da İsrail'e yaptırımların artırılmasını engelleyen koalisyon çizgisi, Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp'ın istifası ve ardından Yeni Sosyal Sözleşme Partisi (NSC) mensubu diğer bakanların çekilmesiyle derin bir krize dönüştü. Geçici hükümet, Mecliste artık yalnızca yüzde 21 temsil oranına sahip bulunuyor.
Krizin nedeni ve gelişimi
22 Ağustos'ta Mecliste İsrail'e karşı daha sert tedbir ve yaptırımların ele alınmasının ardından, koalisyon ortakları Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) ile Çiftçi Vatandaş Hareketi (BBB) tarafından engellenen adımlar sonucu Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp istifa etti. Veldkamp'ın ardından NSC'li diğer bakanların da istifasıyla parti 22 Ağustos'ta hükümetten çekildi ve koalisyonı VVD ile BBB sürdürmeye başladı.
Siyasi etkiler ve anketlerin gösterdikleri
Siyaset bilimci ve Europe Elects yazarı Nassreddin Taibi, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede istifaların halk baskısının siyasi sınıf üzerindeki etkisini gösterdiğini söyledi. Taibi, "Anketler hatta 7 Ekim (2023) öncesindekiler bile, Hollanda halkının çoğunluğunun İsrail'e karşı daha sert tedbirler ve yaptırımlar istediğini gösteriyor ancak Parlamentodaki siyasi çoğunluk, şiddetle İsrail yanlısı kalmaya devam etti." dedi.
Taibi, Hristiyan Demokrat Parti (CDA) ile NSC'nin son aylarda pozisyon değiştirdiğini ve İsrail'e karşı yaptırımları destekleme yönüne kaydığını belirtirken, VVD ve BBB'nin kararlı biçimde İsrail yanlısı durduğunu vurguladı. Taibi, bu iki partinin savunma gerekçesinin değiştiğini; artık "İsrail'in kendini savunma hakkı" söyleminin yerine "Hollanda çok az şey yapabilir, etkimiz olmaz" yaklaşımı ile eylemsizliklerini mazur göstermeye çalıştıklarını söyledi.
İsrail lobisinin rolü: CIDI
Taibi, bazı partilerin İsrail Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi (CIDI) ile yakın ilişkisine dikkat çekti. Meclis konuşmalarında CIDI belgelerinden kelimesi kelimesine alıntılar yapıldığını söyleyen Taibi, bunun CIDI'nın Hollanda siyaseti üzerindeki etki düzeyine işaret ettiğini belirtti. Ayrıca Amsterdam'daki taraftar olayları sonrası BBB'nin yanlış bir raporu referans göstererek hareket ettiğinin ortaya çıktığını aktardı.
Hükümetin işlevselliği ve seçimlere etkisi
Taibi, NSC'nin çekilmesiyle hükümetin işlevsizleştiğini ve Parlamento'da sadece yüzde 21'lik temsil kaldığını hatırlattı. Haziranda Aşırı Sağ Özgürlük Partisi (PVV)'nin çekilmesinin ardından geçici hükümetin zayıfladığını belirten Taibi, ekledi: "Ekim 2025 seçimlerinden sonra durum daha da kötüleşebilir. VVD anketlerde hızla destek kaybederken, kalan iki koalisyon partisi VVD ve BBB yüzde 15'in altında oy alıyor gözüküyor. Açık söylemek gerekirse bu partiler tarafından ülkeyi anlamlı şekilde yönetmek imkansız."
Taibi, ortaya çıkan kaosun 29 Ekim 2025'te yapılacak erken genel seçimler öncesi merkez sol partilere fayda sağlayabileceğini, GL/PvdA, CDA, D66 ve küçük sol eğilimli partilerden oluşacak bir koalisyonun anketlerde yavaş yavaş çoğunluğa yaklaştığını ve böyle bir koalisyonun Filistin yanlısı dış politika da dahil olmak üzere önemli değişiklikler yapabileceğini değerlendirdi.
Koalisyonun arka planı
Hollanda'da 22 Kasım 2023'teki genel seçimlerden 223 gün sonra, 2 Temmuz 2024'te göreve başlayan 4 partili koalisyon, göçmen politikalarındaki anlaşmazlık nedeniyle PVV'nin 3 Haziran 2025'te hükümetten çekilmesiyle düşmüştü. PVV'li bakanların ayrılması sonrası kalan görevler CDA, VVD ve BBB arasında paylaştırılmış, koalisyon 29 Ekim'de erken genel seçim kararı almıştı.
Sonuç olarak, İsrail'e yaptırımların artırılmasının engellenmesiyle patlak veren bu kriz, Hollanda siyasetinde Filistin konusundaki görüş ayrılıklarını görünür kıldı ve koalisyonun dengesini sarstı. Taibi'nin ifadelerine göre bu süreç, hem dış politika tercihlerinde hem de iç siyasi dengelerde önemli kırılmalara işaret ediyor.