DOLAR
42,69 0%
EURO
50,15 0%
ALTIN
5.897,7 0%
BITCOIN
3.788.876,72 1,48%

Goree Adası'ndeki Köle Evi, Atlantik köle ticaretinin izlerini taşıyor

Goree Adası'ndeki 1776 yapımı Köle Evi, Atlantik köle ticaretinde toplama ve sevkiyat merkeziydi; 'Geri dönüşü olmayan kapı' diaspora için sembolik anma noktası.

Yayın Tarihi: 23.08.2025 11:03
Güncelleme Tarihi: 23.08.2025 11:03

Goree Adası'ndeki Köle Evi, Atlantik köle ticaretinin izlerini taşıyor

Goree Adası'ndeki Köle Evi, Atlantik köle ticaretinin izlerini taşıyor

Fatma Esma Arslan Özdel

Tarihsel bağlam ve uluslararası anma

Senegal'in Dakar açıklarındaki Goree Adası, 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Atlantik köle ticaretinde, milyonlarca Afrikalının Amerika kıtasına sevk edildiği sembolik noktalardan biridir. Ada, 1978'de UNESCO Dünya Mirası Listesine alınarak korunmaya başladı.

1791'de Santo Domingo'da Fransız sömürge yönetimine karşı başlayan ayaklanma sonrası kurulan Haiti, köleliği resmen kaldıran ilk devlet oldu. Bu tarihi dönüm noktası anısına UNESCO, 1998'de 23 Ağustos'u 'Uluslararası Köle Ticaretinin Anılması ve Köleliğin Kaldırılması Günü' ilan etti; ilk anma töreni Haiti'de, sonraki yıl ise Goree Adası'nda düzenlendi.

Köle Evi: işlevi ve yapısal çelişki

1776'da Fransızlar tarafından inşa edilen Köle Evi, Atlantik ötesi köle ticaretinde toplama ve sevkiyat merkezi olarak kullanıldı. Batı Afrika'nın farklı bölgelerinden getirilen Afrikalılar burada zincirlenmiş halde günlerce tutuluyor; gemiler hazır olduğunda sağlık ve güç kontrollerinden geçirilerek çalışmaya uygun bulunanlar Amerika'ya gönderiliyordu.

Çalışamayacak durumda olanlar yerel pazarlarda satılıyor veya ölüme terk ediliyordu. Yapının üst katı Avrupalı tüccarlar için konut ve idari alan olarak kullanılırken, alt kattaki hücrelerde zincirlenmiş insanların hayatta kalma mücadelesi vermesi dönemin çarpıcı çelişkisini gözler önüne seriyor.

Geri dönüşü olmayan kapı

İki katlı yapının alt katında, penceresiz ve rutubetli duvarların arasında Atlantik Okyanusu'na açılan dar bir geçit bulunuyor. 'Geri dönüşü olmayan kapı' olarak bilinen bu nokta, köleleştirilen Afrikalıların kıtalarında son kez ayak bastıkları yer olması nedeniyle tarihin en güçlü sembollerinden biri olarak kabul ediliyor.

Bugün dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler kapının önünde sessizce durarak yüzlerce yıl önce yaşanan trajediyi anıyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Karayipler ve Brezilya'dan gelenler için Köle Evi, atalarının yaşadığı acıları hatırlamanın ve onlarla manevi bağ kurmanın en güçlü mekanlarından biri olarak görülüyor. Bu bağ, 1991'de Nelson Mandelanın ve 2013'te dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın ziyaretleriyle geniş çapta gündeme taşındı; Obama'nın ailesiyle birlikte kapının önünde sessizce durması diaspora bağının görsel bir simgesi haline geldi.

Ziyaretçi tanıklıkları

Köle Evi'ni ziyaret eden 25 yaşındaki ABD'li antropoloji öğrencisi Nick Miller, 'Bir zamanlar atalarımın tutulduğu bu karanlık hücreleri görmek, doğdukları kıtaya son kez baktıkları kapıdan geçmek bana kendimi çok çaresiz hissettirdi. Afrika kökenli herkesin burayı görmesi ve atalarını yad etmesi gerekli.' dedi.

Jamaika'dan gelen 45 yaşındaki Elliot Brown ise annesi ve çocuklarıyla ziyaretini anlatarak, 'Annem hücreleri gezerken hüngür hüngür ağladı. Eminim kökeni ne olursa olsun buraya gelen herkes çok derinden bir öfke ve hüzün hissediyordur. Çocuklarımı bu hücrelerde zincirlenmiş halde hayal bile edemiyorum ama atalarım burada yaşanması imkansız acılara maruz kaldı.' ifadelerini kullandı.

Köle Evi ve 'Geri dönüşü olmayan kapı', geçmişin acılarını hatırlatmak ve küresel diaspora ile bağ kurmak için bugün de ziyaret edilen, anlatılan ve korunan bir tarihsel alan olarak önemini koruyor.

Yazar
EDİTÖR

Aksiyon Haber Ajansı