Gazze'deki Şiddetin Siyasi ve Felsefi Yansımaları
Prof. Dr. Celalettin Yanık, Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı, Gazze'deki insanlık krizinin politik, ahlaki ve felsefi boyutlarını ele alıyor.
Gazze’de yaşanan olayların iki yıl öncesine kadar gündemden düşeceği öngörüsü, bu sürecin ne denli derinleştiğini göstermektedir. Filistin meselesi sadece Türkiye’nin değil, dünya genelinin gündeminde kalmaya devam ediyor ve zamanla daha yakıcı bir hal alıyor. Asıl soru, bu durumun neden böyle yoğun bir şekilde sürdüğüdür.
Kolektif Empatiden Küresel Sessizliğe
Filistin’in sürekli bir görünüme sahip olması, artan insanlık dramının bir yansımasıdır. İsrail’in uyguladığı şiddet politikaları artık yalnızca politik değil, ahlaki ve vicdani bir mesele haline gelmiştir. Batı kültürü, geçmişte Yahudi soykırımı üzerinden inşa ettiği kolektif empati ile karşılaştırıldığında, bugün aynı coğrafyadan yükselen Filistin’daki trajedilere karşı sağır kalamalarının sıkıntısını yaşıyor.
Sömürgeleştirilen Bedenler ve Televizyonlardaki Tezahürleri
1980’lerin televizyon sahneleri, Filistinli gençlerin maruz kaldığı şiddeti yansıtmakta, bunun ötesinde sömürgeci tahakkümün bir simgelerine dönüşmektedir. Bu durum, Frantz Fanon’un belirttiği gibi, bireyin yalnızca fiziksel bir varlık olarak tahakküm altında kalmadığını, aynı zamanda sembolik olarak insanlıktan çıkarıldığını gösteriyor.
Bir baba çocuğunu korumak için bedenini siper ederken, çocuk hayatını kaybeder. Bu olay, insanlığın sistematik bir inkârı ve onun sonuçlarıyla yüzleşme zorunluluğunu ortaya koyar.
Modernitenin Beden Politikası: Habermas’tan Fanon’a
Jürgen Habermas’ın rasyonel toplum idealinin bugünkü yansıması, bedenleri metalaştıran ve insanları mekanikleştiren bir bürokratik yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sömürgeci dünya, insanları “insan olanlar” ve “insan sayılmayanlar” olarak ikiye bölerken, bu ayrımın modernite ile nasıl yeniden üretildiğini gözler önüne seriyor. Bu sistem, Filistinli bedenlerin yalnızca fiziksel değil, sembolik bir varlık olarak da yok sayıldığını vurgulamaktadır.
Çöküşün Eşiğinde: Hafızada Direniş, Gündemde İnsanlık
Gazze’de yaşananlar, modernite açısından ahlaki bir iflas durumunu ortaya koyuyor. Bu, insanların yaşama şartlarının sorgulanmasının yanı sıra, insan olmanın haklarının da tehlikeye girdiği bir eşiği ifade ediyor. Her bir kayıp, her bir direniş, insanlığa geri dönme çabasının bir parçasıdır.
Sonuç olarak, Filistin meselesi artık bir siyaset meselesinin ötesine geçmiştir. Orada yaşananlar, insanlığın varoluşsal bir sınavını temsil etmekte; bu nedenle Filistin’i yalnızca politik bir mesele olarak değil, aynı zamanda insani bir konu olarak ele almak zorundayız.