Gana'da yasa dışı madencilik su kaynaklarını tehdit ediyor
GCAG: 20 milyon kişi içme suyunu kaybetme riskiyle karşı karşıya
Gana Sivil Toplum Koalisyonu (GCAG) tarafından yapılan açıklamada, ülkede uzun süredir göz yumulduğu belirtilen yasa dışı ve sorumsuz madencilik faaliyetlerinin başta içme suyu kaynakları olmak üzere tarım arazileri ve orman rezervlerinde ciddi tahribata yol açtığı ifade edildi. Açıklamada, Galamsey olarak bilinen bu faaliyetlerin ülke genelinde yaygın olduğu ve yaklaşık 20 milyon kişinin içme suyunu kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu vurgulandı.
Açıklamada ayrıca su kaynaklarının kirlenmesi nedeniyle Gana Su Şirketi tarafından Kamu Hizmetleri Düzenleme Komisyonu'na su tarifelerinde yüzde 280 oranında zam talebinde bulunulduğu, bunun da hane halkı için önemli bir ekonomik yük anlamına geldiği belirtildi.
Yasa dışı madencilik faaliyetlerinin tarım üzerindeki etkisine de dikkat çekilen açıklamada, kakao, kauçuk ve yağ palmiyesi gibi ürünlerin yetiştirildiği verimli arazilerin kaybedildiği; yaklaşık 50 orman rezervinin zarar gördüğü kaydedildi.
Gana Cumhurbaşkanı John Mahama, düzenlediği basın toplantısında yasa dışı madenciliğin yol açtığı çevre felaketine karşı olağanüstü hal ilan edilip edilmeyeceğine ilişkin soruya, bunun 'ancak gerekli olduğunda başvurulacak son çare' olduğunu belirterek temkinli bir yaklaşım sergiledi.
Tarihte 'Altın Körfezi' olarak anılan Gana, kıta çapında en büyük altın üreticilerinden biri konumunda. Ancak açıklamada, yasa dışı madencilik faaliyetlerinin sadece çevreyi tahrip etmekle kalmadığı; aynı zamanda madenlerde meydana gelen göçükler nedeniyle ölümlere yol açtığına da dikkat çekildi.
Analiz: Hem içme suyu kaynaklarının kirlenmesi hem de tarım ve orman alanlarının zarar görmesi, Gana'nın kırsal ve kentsel alanlarında gıda güvenliği, halk sağlığı ve ekonomik istikrar üzerinde doğrudan etki yaratıyor. Su tariflerindeki olası artışlar ise düşük gelirli hane halklarında ek bir yük oluşturacak. Bu nedenle, kurumlar arası koordinasyon, denetim yoğunluğunun artırılması ve çevresel restorasyon önlemlerinin uygulanması gerektiği öne çıkıyor.