Ebeveynlerin İsim Tercihleri Değişiyor: Gürpınar'ın Araştırması
İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Gürpınar, "Türkiye'de Özel İsimlerin Tarihi" adlı çalışmasında Tanzimat Dönemi'nden itibaren başlayan modernleşmenin çocuk isimleri üzerindeki etkilerini inceliyor ve bu bulguları kitap olarak yayımladı.
Tanzimat'tan günümüze isim seçiminin yönü
Gürpınar, geçmişte aile büyüklerinin adını vermenin çocuğu ailenin silsilesine yerleştirmenin yolu olduğunu; modern şehirli yaşamda ise ebeveynlerin çocuğu gelecekle ilişkilendirmek için isim seçtiğini belirtiyor. "Geleneksel dünyada makbul olan geçmişti. Büyükbabanın, büyükannenin adını vermek, çocuğu ailenin silsilesine yerleştirmenin bir yoluydu. Modern şehirli yaşamda ise tam tersi, çocuğu gelecekle irtibatlandırmak için isim seçiliyor."
Araştırmada, isimlerin eskime süresinin kısaldığı vurgulanıyor: eskiden bir ismin yaygınlaşıp sıradanlaşması on yıllar alırken, günümüzde iletişim araçları nedeniyle popülerlik dalgaları 10–15 yıl içinde değişebiliyor. Örneğin "Nilgün" adı Prof. Dr. Gürpınar'a göre 1950'lerle ilişkilendirilebiliyor; adın popülerleşmesi Refik Halit Karay'ın aynı adlı romanıyla bağlantılıdır.
Son yıllarda kız çocuklarına verilen bazı yeni ve yeniden popülerleşen isimler arasında Asel, Lina, Lalin, Lavin, Linda, Almina, Pera, Alisa, Çise, Aysima, Mira, Mia, Mila, Esila, Eva gibi örnekler dikkat çekiyor.
Edebiyat ve televizyonun etkisi
Gürpınar, 1940'lı ve 1950'li yıllarda roman karakterlerinin isimleri yaygınlaşırken bugün bu etkinin televizyon dizileri aracılığıyla sürdüğünü belirtiyor. Romanlardan türeyen örnekler arasında "Nilgün" (Refik Halit Karay), "Nalan" (Kerime Nadir'in Hıçkırık romanı) ve "Funda" sayılıyor. Günümüzde tarihi diziler ise bazı eski isimlerin yeniden kullanılmasına zemin hazırlıyor.
Kötü şöhretin ve fenomenlerin etkisi
Bazı isimler, olumsuz çağrışımlar nedeniyle kullanılmaz hale gelebiliyor. Gürpınar buna örnek olarak Adolf ismini veriyor; ayrıca 20. yüzyıl başında yaygın olan Donald örneğini ve popüler kültürün isim tercihlerine etkisini hatırlatıyor. Türkiye'de de Hababam Sınıfı'ndaki "İnek Şaban" karakterinin ardından Şaban isminin kullanımının azaldığı belirtiliyor.
Bölgesel, dini ve sınıfsal dinamikler
Gürpınar, birçok yaygın ismin bölgesel köken taşıdığını vurguluyor: örneğin Şehmus (Diyarbakır, Mardin), Abuzer ve Şeyho (Adıyaman), Ökkeş (Kahramanmaraş), Bestami (Hatay), Cumali ve Vahap (Adana civarı). Diasporadaki ailelerin isim seçiminde ise yaşadıkları ülkenin kültürüne yakın isim koymanın entegrasyon, geleneksel isim korumanın ise direnç veya kimlik aktarımı niyetini yansıttığına dikkat çekiliyor.
Çalışmada dinî ve siyasal etkenler de öne çıkıyor: peygamberler, halifeler ve sahabelerin isimleri ile 19. yüzyıl sonlarında yaygınlaşan Farsça kökenli isimler, Cumhuriyet sonrası dönemdeki Türkleştirme ve sekülerleşme politikalarıyla değişen tercihlerin etkileri sıralanıyor. Bu dönemde Mete, Atilla, Alparslan, Yavuz gibi tarihi Türk büyükleri ve Erman, Erkut, Ertuğrul gibi "er" önekli isimlerin öne çıktığı hatırlatılıyor.
Ayrıca ismin anlamı kadar fonetiğinin (kulakta nasıl çınladığının) da tercihleri etkilediği; siyasetçiler, futbolcular gibi tanınmış şahsiyetlerin isimlerinin dönemsel olarak yaygınlaştığı, üst sınıfların ayrıcalık göstergesi olarak yeni, duyulmamış isimler üretip bunun zamanla geniş kesimlerce benimsendiği vurgulanıyor.
Çıkarımlar
Prof. Dr. Doğan Gürpınar'ın araştırması, Türkiye'de isimlerin yalnızca dilsel bir tercih olmadığını; bölge, kültür, inanç, duygu ve ideoloji hakkında ipuçları verdiğini gösteriyor. Çalışma, isim verme pratiklerinin tarihsel, toplumsal ve medya kaynaklı dinamiklerle nasıl şekillendiğine dair kapsamlı bir tablo sunuyor.
"Türkiye'de Özel İsimlerin Tarihi" konusunda çalışma yapan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Gürpınar, Tanzimat Dönemi ile başlayan modernleşme süreci sonrasında, insanların çocuklarına koyacakları isimlerdeki değişimi irdeledi.