Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü Nedir?
Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 17 Haziran, 1994 yılından bu yana Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü olarak anılmaktadır. Bu özel gün, çölleşme ve arazi bozulmasıyla ilgili sorunların kamuoyunda tartışılması ve bilinç oluşturulması amacıyla düzenlenmektedir.
Kuraklık ve Çölleşmenin Ekonomik Yükü
Çölleşme tehdidi nedeniyle her yıl yaklaşık 1 milyon kilometrekare sağlıklı toprak kullanılamaz hale gelmektedir. Bu durum, yalnızca iklim değişikliği açısından önemli zorluklar oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya genelinde her yıl yaklaşık 878 milyar dolara mal oluyor. Kuraklık ve toprak bozulması, küresel ekonomiler üzerinde ciddi etkiler yaratarak, sosyal ve ekonomik yükler getirmektedir.
Toprak Yönetimi ve Sürdürülebilirlik
Bölgelerimizdeki verimli topraklar, küresel gayrisafi yurt içi hasılanın yarısından fazlasını oluşturan doğal sermayenin temel taşlarını oluşturur. Bu yılki tema olan "Toprağı geri kazan, fırsatların kapısını aç" ile sürdürülebilir arazi yönetiminin teşvik edilmesi hedeflenmektedir. Bu sayede toplumun her kesiminin bu önemli meseleye ilişkin harekete geçmesi amaçlanıyor.
Etkileri ve Çözüm Yolları
Dünya üzerindeki arazilerin yaklaşık %40'ı bozulmuş durumda, bu da dünya genelinde 3 milyardan fazla insanı etkiliyor. Özellikle 25 yaşın altındaki 1 milyar insan, geçim kaynakları için toprağa bağımlıdır. Arazi restorasyonu için 2030 yılına kadar 1,5 milyar hektar toprağın restore edilmesi gerekmektedir. Bunun için toplamda 2,1 trilyon dolarlık bir yatırım gerektiği tahmin edilmektedir.
Biyolojik Çeşitlilik ve İklim Değişikliği ile İlişkisi
Arazi restorasyonu, ekosistem hizmetlerinin geliştirilmesiyla 7 ile 30 dolar arasında ekonomik getiri sağlaması beklenmektedir. Ayrıca %15 oranında yapılacak bir restorasyon, nesli tükenme tehlikesindeki bazı türlerin yok oluşunu %60 oranında önleyebilir. Bu restorasyon sayesinde sağlık ve gelir artırıcı faydalar sağlanacaktır.
Sonuç
Sürdürülebilir arazi yönetimi, su verimliliğini artırmakta ve sağlıklı araziler, su stresini azaltarak kuraklık ve sel gibi doğal afetlerin etkilerini minimize etmektedir. Dolayısıyla, bu kritik sorunla ilgili ekosistemlerin güçlendirilmesi ve yönetim yöntemlerinin iyileştirilmesi, geleceğimiz için hayati öneme sahiptir.