DOLAR
42,69 0%
EURO
50,15 0%
ALTIN
5.897,7 0%
BITCOIN
3.849.260,47 -0,09%

Deniz Trafiği Artışı Arktik Ekosisteminde Emisyon Baskısını Artırıyor

2013-2023'te Arktik'e giren gemi sayısı %37 artarken, deniz trafiğinin yoğunlaşması sera gazı ve siyah karbon emisyonlarını artırıyor.

Yayın Tarihi: 03.09.2025 11:05
Güncelleme Tarihi: 03.09.2025 11:05

Deniz Trafiği Artışı Arktik Ekosisteminde Emisyon Baskısını Artırıyor

Deniz trafiğindeki artış Arktik ekosisteminde emisyon baskısını yükseltiyor

İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü'nden Prof. Dr. Cem Gazioğlu ve Araştırma Görevlisi Dr. İrşad Bayırhan tarafından hazırlanan "Arktik Ayak İzi Üzerinde Denizcilik Faaliyetlerinin Olası Etkileri" başlıklı araştırma, iklim değişikliğiyle eriyen Arktik deniz buzullarının küresel ticaret rotalarına etkisini ve bunun yarattığı çevresel baskıları değerlendiriyor.

Araştırmanın bulguları

Araştırma, 2013-2023 döneminde Arktik kutup bölgesine giren gemi sayısının %37 artarak 1298'den 1782'ye yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu artışın bölgedeki emisyon yoğunluğunu artırdığı; siyah karbon emisyonlarının 2015'te 193 ton, 2020'de 199 ton olduğunu ve 2025'te 204 tona çıkmasının beklendiğini rapor belirtiyor. Araştırmada ayrıca Kuzey Deniz rotası üzerinden yapılan taşımacılıktan kaynaklı karbondioksit salımının 2050'ye kadar 2020'ye kıyasla 1,76 kat artarak 5,5 milyon tona ulaşabileceği öngörülüyor.

Riskler ve etkiler

NASA verilerine atıfta bulunan araştırmada, 1979'dan bu yana Arktik deniz buzullarının her ay azaldığı; modellerin 2081-2100 döneminde Kuzey Kutbu'nda yaz-kış gemi trafiğine imkan veren açık deniz rotaları öngördüğü vurgulanıyor. Kuzey rotalarının açılmasıyla Asya-Avrupa ticaret mesafelerinin neredeyse yarı yarıya kısalacağı, bunun kısa vadede yakıt tüketimini azaltacağı ancak emisyonların hassas Arktik ekosisteminde yoğunlaşmasına yol açacağı belirtiliyor.

Araştırmacılar, yüksek karbon emisyonları, petrol sızıntısı riskleri, balast sularıyla taşınan istilacı türler ve gürültü kirliliği gibi etkilerin bölgedeki canlı yaşamını geri döndürülemez biçimde etkileyebileceği uyarısında bulunuyor.

Uzman görüşleri

Prof. Dr. Cem Gazioğlu çalışmanın sonuçlarına ilişkin olarak, karbon ayak izinin sera gazı miktarını ölçen temel göstergelerden biri olduğunu; deniz taşımacılığının küresel karbon ayak izinin yaklaşık %3

Gazioğlu ayrıca, "Gürültü emisyonunun sınır şartlarda yaşam mücadelesi veren kırılgan ekosistemler üzerindeki baskıyı artıracağının aşikar olduğunu" vurguluyor ve "Bölgeye zarar vermeyen politikaların geliştirilmesine rehberlik etmek mümkün. Arktik ekosistemi, karbon kredileri gibi yöntemlerle tolere edilemeyecek kadar hassas. Ülkeler bu sorumluluğu kabul etmeli." değerlendirmesinde bulunuyor.

Dr. İrşad Bayırhan ise Arktik'te buzulların erimesinin denizcilik faaliyetlerinin artışına neden olduğunu; yakın gelecekte bu faaliyetlerin hızla artabileceğini söylüyor. Bayırhan, "Deniz taşımacılığı için daha avantajlı ve sürdürülebilir bir sistem oluştururken Arktik'te deniz ekosisteminin işleyişini ve buradaki canlıların yaşamsal faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmadan, ayrıca iklim değişikliğinin etkilerini de artırmayacak şekilde önlemler alınabilmesi adına tüm bileşenleri bir arada değerlendirmek gerekiyor." ifadelerini kullanıyor.

Bayırhan, Arktik kaynaklarının paylaşımıyla ilgili Avrupa Birliği raporlarına atıfta bulunarak, geri döndürülemez çevresel etkileri önlemek için şimdiden hazırlık yapılması gerektiğini belirtiyor ve "Yenilenemeyen kaynakların çıkarılması, sınırlı bulunabilirliği ve tüketim sırasında ortaya çıkan yüksek emisyonlar, olası olumsuz senaryoları artırıyor." diyerek uyarısını sürdürüyor.

Politika ve uygulama alanları

Araştırma, Arktik rotalarının kısa vadeli ekonomik avantajlarının uzun vadede bölgenin hassas ekosistemini tehdit ettiğini gösteriyor. Bu çerçevede sürdürülebilir ulaşım politikaları, bölgeye özgü düzenlemeler ve uluslararası iş birliği öne çıkıyor. Rapor, emisyonları azaltıcı tedbirler, gemi standartlarının güçlendirilmesi, balast suyu yönetimi ve acil müdahale kapasitesinin artırılmasının öncelikli adımlar olması gerektiğini vurguluyor.

Sonuç olarak, Arktik'te deniz trafiğindeki artış ekonomik fırsatlar sunarken, aynı zamanda bölgesel emisyon yoğunlaşması ve ekosistem baskıları nedeniyle kapsamlı politika ve düzenlemelerle yönetilmesi gereken bir risk alanı oluşturuyor.

Yazar
EDİTÖR

Aksiyon Haber Ajansı