Çin'den ABD'nin seyrüsefer operasyonlarına hukuki ve stratejik eleştiri
Çin Tabi Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Çin Deniz İşleri Enstitüsü, ABD'nin Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi'ndeki seyrüsefer serbestisi operasyonlarını değerlendiren bir rapor yayımladı. Raporda Washington'ın uygulamalarının uluslararası hukuk temellerinden yoksun olduğu ve bu operasyonların bölgesel gerilimi artırdığı ileri sürüldü.
Raporun temel iddiaları
Enstitü raporunda, ABD'nin seyrüsefer serbestiliği söylemini geniş yorumlayarak kendi geliştirdiği kavram ve standartları uygulamaya koyduğu, bunun da uluslararası hukukla ve birçok ülkenin benimsediği pratiklerle çeliştiği belirtildi. Raporda, ABD'nin 'uluslararası sular' ve 'açık deniz koridorları' gibi terimleri çağdaş deniz hukukunda dayanağı olmayan ifadeler olarak kullandığı savunuldu.
Rapor ayrıca ABD'nin seyrüsefer serbestisini bölgesel aktörlerin haklarını kısıtlamak amacıyla kullandığını ve bunun askeri bir baskı aracına dönüştüğünü iddia ederek bu tutumu 'gambot diplomasisi' ifadesiyle nitelendirdi. ABD'nin aynı yaklaşımı 'uçuş serbestliği' kapsamında da kötüye kullandığı, bunun sonucunda Hava Savunma Tanımlama Bölgeleri'ni (ADIZ) ihlal ettiği öne sürüldü.
Çifte standart suçlaması ve Washington'ın raporuna yanıt
Enstitü, Amerikan askeri uçaklarının Çin'in Doğu Çin Denizi ADIZ'ında ve Tayvan Boğazı'nda uçuşlarına atıf yaparken Washington'ın Çin savaş uçaklarının Japonya, Güney Kore ve ABD'nin ADIZ ilan ettiği bölgelerdeki uçuşlarını 'ihlal' ve 'provokasyon' olarak niteleyerek çifte standart uyguladığını kaydetti.
Raporda ayrıca ABD Savunma Bakanlığı'nın 11 Ağustos tarihli 'Seyrüsefer Özgürlüğü' raporuna doğrudan yanıt niteliğinde eleştiriler yer aldı. Washington'ın raporunda Çin'in yabancı askeri gemilerin karasuları ve Güney Çin Denizi gibi bölgelerden geçişine dair izin taleplerini 'denizlerde aşırı egemenlik iddiaları' olarak nitelendirmesi Enstitü tarafından tartışmalı bulundu.
Tayvan ve Güney Çin Denizi bağlamı
Çin, egemenlik ihtilafı içinde olduğu Tayvan'ı topraklarının parçası olarak görüp Tayvan Boğazı'nı 'kara suları' kapsamında değerlendirdiği için bölgedeki yabancı seyrüsefer ve keşif faaliyetlerine karşı çıkıyor. Bu durum, ilgili ülkeler arasında gerilime neden oluyor.
Güney Çin Denizi'nde ise durum daha karmaşık; bölge kıyıdaşları arasında uzun süredir devam eden egemenlik ihtilafları bulunuyor. Raporda anıldığı üzere Çin, 1947'de yayımladığı harita ile bölgenin yaklaşık %80'i üzerinde egemenlik iddiasında bulundu. Bölgedeki zengin yer altı kaynakları nedeniyle Filipinler, Vietnam, Brunei ve Malezya gibi ülkeler de hak iddia ediyor.
Enstitü raporu, Çin'in tartışmalı adalarda üslenme ve hem askeri hem sivil deniz unsurlarıyla varlık gösterme çabalarının bölgesel aktörler ve ABD tarafından eleştirildiğini hatırlattı. Ayrıca 2016'da Hollanda'nın Lahey kentindeki Daimi Tahkim Mahkemesi'nin Filipinler başvurusu üzerine verdiği kararın, Çin'in tek taraflı egemenlik taleplerinin yasal olmadığına hükmettiği bilgisi raporda yer aldı.
Sonuç değerlendirmesi
Rapor, ABD'nin kullandığı 'seyrüsefer serbestisi' kavramının ulusal çıkarlar ve jeopolitik stratejilere hizmet ettiğini; bu nedenle bölgesel barış, istikrar ve uluslararası deniz düzeni açısından risk oluşturduğunu vurguluyor. Enstitü, uluslararası hukuk yorumunun taraflara göre farklılaştırılmasının gerilimi artırdığı ve çözümü zorlaştırdığı görüşünü dile getiriyor.
Not: Metinde yer alan özel isimler, tarihler ve veriler, raporun içerdiği biçimiyle korunmuştur.