Giriş
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından kurulan Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, 16 Eylül 2025 tarihinde yayımladığı raporda Filistin'de işlenen uluslararası hukuk ihlallerini değerlendirmiştir. Komisyonun hukuki tespitleri, özellikle Soykırım Sözleşmesi kapsamında dört fiilin incelenmesiyle İsrail'e yönelik ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Rapora ilişkin bulguların Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) süreçleri üzerindeki etkisi önem taşımaktadır.
Raporun kapsamı ve önemi
Raporda yer alan tespitler, sahadan toplanan deliller ile hukuki değerlendirmeleri bir araya getirerek soykırım suçuna ilişkin doğrudan çıkarımlarda bulunmaktadır. Bu durum, UAD önündeki Güney Afrika-İsrail davası ile UCM'deki Filistin soruşturmasının seyrini etkileyebilecek niteliktedir. Komisyon raporları uluslararası mahkemeler için güvenilir delil kaynakları arasında sayılmaktadır; bu nedenle söz konusu raporun dikkate alınmaması veya farklı yoruma tabi tutulması mahkemelerin kararlarının tartışmaya açılmasına yol açabilir.
Raporun bulguları
2(a) Grubun üyelerinin öldürülmesi
Komisyon, 7 Ekim 2023 - 31 Temmuz 2025 döneminde 60.199 Filistinlinin öldüğünü; bunun 18.430unun çocuk, 9.735inin kadın olduğunu rapor etmiştir. Raporda, yoğun nüfuslu yerleşim alanlarında ağır güdümsüz mühimmat kullanımı, sağlık tesislerine yönelik 498 saldırı ve bu saldırılarda doğrudan 747 kişinin öldürülmesi gibi veriler yer almaktadır. Komisyon, bu bulgular ışığında Soykırım Sözleşmesi'nin 2(a) maddesi kapsamındaki maddi ve manevi unsurların oluştuğu sonucuna varmıştır.
2(b) Gruba ciddi bedensel veya zihinsel zarar verilmesi
Mayıs 2024 itibarıyla Gazze'de fiziksel olarak yaralananların sayısı Komisyon tarafından 77.908 olarak tahmin edilmiştir. Bu rakam içinde çok sayıda uzuv kaybı ve çocuk yaralanmaları bulunmaktadır. Komisyon, bu durumun Soykırım Sözleşmesi'nin 2(b) maddesinin unsurlarını karşıladığını tespit etmiştir.
2(c) Yaşam koşullarının kasten dayatılması
Komisyon, İsrail makamları ve güvenlik güçlerinin eylemlerini şu başlıklarla sıralamıştır: (i) sivil hedeflere yönelik kasıtlı ve tekrarlayan saldırılar, (ii) zorla yerinden edilmeler, (iii) açlığın savaş yöntemi olarak kullanılması, (iv) Gazze'nin tam kuşatma altında tutulması suretiyle elektrik, yakıt, gıda, su ve barınma imkanlarının engellenmesi, (v) insani yardımın engellenmesi ve (vi) sağlık tesislerine doğrudan saldırılar. Bu gözlemler doğrultusunda Komisyon, Soykırım Sözleşmesi'nin 2(c) maddesi kapsamında yaşam koşullarının kasten yaratıldığı sonucuna varmıştır.
2(d) Doğumların engellenmesine yönelik tedbirler
Üreme sağlığı hizmeti veren sağlık tesislerine yönelik saldırıların Gazze'deki yaklaşık 545.000 üreme çağındaki kadını etkilediği raporda yer almaktadır. Belirli doğum servislerinin işlevsiz hale gelmesi gibi örnekler Komisyonun, Soykırım Sözleşmesi'nin 2(d) maddesinin unsurlarının mevcut olduğu kanaatine ulaşmasına neden olmuştur.
Hukuki sonuçlar ve mahkemelere olası etkisi
Komisyonun bulguları ve hukuki değerlendirmesi, İsrail'in soykırım suçunu işlediği yönünde açık bir tespit sunmaktadır. Raporda yer alan eylemler ile üst düzey yetkililerin beyanları birlikte değerlendirildiğinde Komisyon, eylemlerin soykırım kastı taşıdığı sonucuna varmıştır. Metinde aktarılan bazı yetkili ifadeleri şunlardır: Netanyahu'nun 15 ve 16 Ekim 2023 tarihli beyanları, Isaac Herzog'un 12 Ekim 2023 açıklaması ve Yoav Gallant'ın 9 Ekim 2023 sözleri Komisyon raporunda yer almaktadır; Komisyon bu söylemleri eylemlerin kast unsurunu destekleyen unsurlar olarak değerlendirmiştir.
Bu tespitler, UAD'nin Güney Afrika davasındaki ve UCM'nin Filistin soruşturmasındaki süreçler için doğrudan hukuki sonuçlar doğurabilir. Komisyon raporu, UAD ve UCM'nin delil havuzunda önemli bir unsur olarak değerlendirilecektir; mahkemelerin bu raporu dikkate almadan soykırım sonucuna varmaması veya raporun bulgularıyla çelişen kararlar alması, kararların meşruiyeti ve uluslararası hukuki tartışmalar açısından sorun yaratabilir.
Üçüncü devletlerin sorumluluğu
Komisyon raporu, soykırımı önleme ve cezalandırma yükümlülüğünün yalnızca fail devlete değil, Soykırım Sözleşmesi'ne taraf tüm devletlere atfedildiğini vurgulamaktadır. Buna göre devletler, doğrudan veya dolaylı olarak soykırım eylemlerine iştirak veya katkıyı önlemek amacıyla somut önlemler almak zorundadır. Raporda önerilen önlemler arasında askeri ve ekonomik yaptırımlar, belirli askerî-teçhizat transferlerinin durdurulması ve yargı yetkisi altındaki kişi ve şirketlerin sorumlu kişiler hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılması yer almaktadır.
Sonuç
Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun 16 Eylül 2025 tarihli raporu (A/HRC/60/CRP.3), soykırım suçuna ilişkin ayrıntılı delil ve hukuki değerlendirmeler sunmaktadır. Rapordaki tespitler, UAD ve UCM süreçleri ile üçüncü devletlerin yükümlülükleri bakımından önemli sonuçlar doğurmaktadır. Komisyonun vardığı sonuçlar, uluslararası yargı organlarının ve taraf devletlerin atacağı adımlar açısından belirleyici olabilir.
Yazar
Doç. Dr. Ali Osman Karaoğlu, Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Milletlerarası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesidir. Rapora atıf: Legal analysis of the conduct of Israel in Gaza pursuant to the Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide, A/HRC/60/CRP.3, 16 Eylül 2025.