Analiz özeti
Her eylül olduğu gibi BM Genel Kurulu uluslararası insani yardım gündemini şekillendiriyor. Yeni İnsani Mutabakat operasyonel verimliliği artırmayı hedefliyor; ancak reformun kalıcı bir yapısal dönüşüm sağlayıp sağlayamayacağı tartışma konusu.
Küresel insani durum: "hiper önceliklendirme" ve bütçe daralması
BM’nin ülke bazlı ihtiyaç ve kaynak tahminlerini içeren Küresel İnsani Durum Raporu, 2025 için yaşanan fon daralmaları nedeniyle yıl ortasında güncellendi ve raporda daha önce kullanılmayan "hiper önceliklendirilmiş insani durum" kavramı yer aldı. 2025 yılı için tespit edilen 300 milyon acil ihtiyaç sahibi kişiden 178 milyona yardım ulaştırılması hedeflenmiş, bunların 114 milyonu ise acilen öncelikli olarak sınıflandırıldı. Bu sınıflandırma, kaynak kıtlığının ve yardım önceliklerinin daraltılmasının somut göstergesidir.
Reform geçmişi ve mevcut ihtiyaç
Uluslararası insani yardım sistemi kuruluşundan bu yana düzenli olarak reform gündemleriyle şekillendi; 1990’lar, 2005 Humanitarian Reform süreci ve 2016 Grand Bargain örnekleri bunun göstergesidir. Ancak geçmiş reform dalgaları sistemin temel sorunlarını kalıcı biçimde çözmede yetersiz kaldı. Bu bağlamda kritik soru şu: Yeni bir reform süreci gerçekten farklı olacak mı?
Mutabakatın vaatleri: hız, verimlilik ve etki
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından sunulan UN80 INITIATIVE Shifting Paradigms: United to Deliver dokümanı, insani yardım alanında hız, verimlilik ve etkiyi geliştirmeye yönelik altı öncelikli alan öneriyor. Bunlar; planlama ve raporlama süreçlerinin sadeleştirilmesi, tedarik zincirlerinin bütünleştirilmesi, kurumlar arası ortak hizmetlerin birleştirilmesi, ülke düzeyinde liderliğin güçlendirilmesi, insani diplomaside tek ağızdan konuşulması ve görev-sorumlulukların netleştirilmesidir.
Yerelleşme eksikliği: reformun en belirgin zaafı
Mutabakat operasyonel verimliliği hedeflese de yapısal sorunlara dair sınırlı bir çerçeve sunuyor. Özellikle yerelleşme gündeminin büyük ölçüde göz ardı edilmesi önemli bir eksiklik. 2016 Grand Bargain taahhüdü, fonların en az %25’inin yerel aktörler aracılığıyla kullanılmasını öngörse de on yıl içinde bu taahhütlerin çoğunlukla uygulamada karşılığını bulmadığı görülüyor. Uluslararası kuruluşlar kaynakların büyük kısmını tutmaya devam ederken, yerel örgütler sıklıkla alt yüklenici rolüyle sınırlı kalıyor.
Yerelleşmenin üç temel faydası
Yerelleşme; etkinlik, sürdürülebilirlik ve meşruiyet açısından kritik faydalar sunar. Yerel aktörler sahayı yakından tanıdıkları için krizlere daha hızlı ve uygun müdahaleler geliştirebilir. Uzun vadeli iyileşme ve dayanıklılık çalışmalarında yerel kurumların rolü belirleyicidir. Ayrıca yardımın toplumsal kabulü ve meşruiyeti, yerel paydaşların sürece etkin katılımıyla güçlenir. Bu nedenle reformun yerelleşmeyi merkezine almadan kalıcı sonuç üretmesi beklenmemelidir.
Reformun başarı koşulları
Yeni İnsani Mutabakat’ın dönüşüm potansiyelini gerçekleştirebilmesi için şu adımlar önem taşıyor: fonlama mekanizmalarının şeffaflaştırılması, yerel örgütlere doğrudan fon aktarımının artırılması, yerel aktörlerin tasarım ve karar alma süreçlerine katılımının sağlanması ve kapasite geliştirme faaliyetlerinin eşit ortaklığa dayalı yürütülmesi. Ayrıca kriz öncesi hazırlık ve risk azaltma çalışmalarında yerel kurumların öncü rolü teşvik edilmelidir. Reform sürecine dahil olma sorumluluğu yalnızca küresel aktörlerde değil, yerel aktörlerin kendi taleplerini uluslararası platformlara taşımalarında da yatmaktadır.
Küresel bağlam: zorlayıcı şartlar bir fırsat mı zorlama mı?
Bu kez reform talebinin arkasındaki itici güçler farklı: küresel fon daralması ve artan ihtiyaçlar reformu bir tercih olmaktan çıkarıp zorunluluk haline getirdi. Donör fonlarının azalması ve fonlamanın giderek politize olması, sistemin sürdürülebilirliği açısından yeni bir momentum oluşturuyor. Reformun başarısı hem yerelleşmeyi uygulanabilir kılacak düzenlemelere hem de kaynak yaratma ve çeşitlendirme kapasitesine bağlıdır.
Sonuç: Sisifos döngüsünden kaçış için ortak inşa
Yeni İnsani Mutabakat operasyonel verimlilik bakımından önemli vaatler taşıyor; ancak yapısal dönüşümün anahtarı yerelleşme, erişim ve koruma odaklı perspektiflerin merkeze alınmasıdır. Aksi halde reformlar teknik iyileştirmelerle sınırlı kalacak ve sistem, her defasında yeniden başlayan bir döngüye benzer şekilde kalıcı değişim üretemeyecektir. Bu risk, metinde geçen Sisifos benzetmesiyle sembolize edilmektedir.
Kalıcı bir dönüşüm için ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, devletler, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay hareketi, araştırmacılar, profesyoneller, gönüllüler ve yararlanıcılar dahil olmak üzere tüm aktörlerin sürece katılması ve ortak bir reform gündemi inşa etmesi gerekiyor.
Kaynak
[1] A hyper-prioritized Global Humanitarian Overview 2025: the cruel math of aid cuts, https://humanitarianaction.info/document/hyper-prioritized-global-humanitarian-overview-2025-cruel-math-aid-cuts
Dr. Selman Salim Kesgin, siyaset bilimci; afet, göç ve uluslararası yardımlar uzmanıdır. Makaledeki görüşler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.