42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası'nda öne çıkan uyarılar
Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) tarafından düzenlenen 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası, 25-30 Kasım tarihlerinde Antalya'da gerçekleştirildi. Kongrenin bilimsel programı; karaciğer yağlanması, obezite, reflü, bağırsak sağlığı, safra taşları ve mide ilaçlarının güncel kanıtlarını, Türk ve uluslararası bilim insanlarının sunumlarıyla ele aldı. Basın toplantısı, TGD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin başkanlığında yapıldı.
Uluslararası konum ve eğitim
Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, Türkiye'nin gastroenteroloji alanında uluslararası ölçekte güçlü bir konuma ulaştığını vurgulayarak, derneğin 1974'ten beri süregelen gelişimini değerlendirdi. Çekin'in ifadesiyle: "İlk kongremizi 1974 yılında düzenledik ve o günden bu yana giderek büyüyen bir camiaya dönüştük. Türkiye genelinde sayımız bugün bin 100’lere yaklaştı ve branş olarak çok ciddi bir gelişim kaydettik. Ülkemizde dünyayla aynı seviyede çalışan, hatta birçok açıdan daha ileri düzeyde olan merkezlerimiz ve hekimlerimiz var. Dünyada yapılan tüm endoskopik ve girişimsel işlemler artık Türkiye’de de başarıyla uygulanıyor. Öyle ki bugün eğitim almak için ülkemize gelen hekimler arasında Avrupalılar dâhil pek çok yabancı uzman bulunuyor."
Karaciğer yağlanması: Sessiz ama yaygın
Kongre Başkanı Prof. Dr. Dilek Oğuz, kongrenin ana temasının obezite ve sağlıklı yaşam olduğunu belirtti ve karaciğer yağlanmasının toplumdaki boyutuna dikkat çekti. Oğuz'un vurguladığı gibi: "Her dört yetişkinden birinde karaciğer yağlanması var". Oğuz, hastalığın genellikle belirti vermeden ilerlediğini, işlenmiş gıdalar, şeker içeriği yüksek ürünler, hareketsizlik ve modern yaşam stresinin riskleri artırdığını belirtti. Erken tanının basit kan testleri ve ultrasonografi ile mümkün olduğu, Akdeniz tipi beslenme ve vücut ağırlığının %7-10 azaltılmasıyla sürecin geri çevrilebileceği belirtildi.
Obezite: Toplumsal bir sorun
TGD Önceki Dönem Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk, obezitenin yalnızca bireysel değil toplumsal boyutta ele alınması gerektiğini söyledi. Cindoruk'un ifadesine göre: "Türkiye’de obezitede Amerika’yla hemen hemen aynıyız". Türkiye'de obezitenin nüfus içindeki oranının yüksek olduğu, obezitenin metabolik sendrom, diyabet ve karaciğer kanseri riskini artırdığı vurgulandı. Tedavi yaklaşımının diyet ve fiziksel aktivitenin birlikte uygulanması; gerektiğinde medikal ve endoskopik yöntemlerle desteklenmesi gerektiği belirtildi. Cindoruk, medikal tedavilerin etkili olabildiğini ancak maliyet ve geri ödeme konularının erişimi etkileyebileceğine dikkat çekti.
Safra taşları: Çoğu zaman sessiz
UGH Kongre Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Asıl, safra taşlarının yaygın ancak sıklıkla sessiz seyreden bir sorun olduğunu söyledi. Asıl, safra taşlarının obeziteyle ilişkili olabileceğini, ancak tek risk faktörü olmadığını; özellikle kırklı yaşlarda, çok doğum yapmış kadınlarda hormonal etkilerin rol oynayabileceğini belirtti. Semptom verdiğinde sağ üst karın ağrısı, hazımsızlık, bulantı ve tekrarlayan atakların acil başvuruyu gerektirebileceği vurgulandı.
Bağırsak sağlığı ve antibiyotik kullanımına uyarı
UGH Kongre Sekreteri Prof. Dr. Özlen Altuğ, bağırsak mikrobiyotasının bağışıklık, metabolizma ve kanser riski üzerinde belirleyici olduğunu belirterek gereksiz antibiyotik kullanımına dikkat çekti. Altuğ'un sözleriyle: "İdrarda yanma hissettiğimizde doktora gitmek yerine annemizden ya da komşumuzdan bir antibiyotik alıp beş gün kullanırsak, bağırsaklarımızdaki yararlı bakteri dengesi tam altı ay boyunca bozuluyor". Bağırsak sağlığını korumak için lifli gıdalar, fermente ürünler, doğal probiyotik ve prebiyotik kaynaklar, düzenli egzersiz, sigara ve alkolü bırakmak ile yeterli su tüketiminin önemi vurgulandı.
Reflü ve mide koruyucu ilaçlar
UGH Kurs Koordinatörü Prof. Dr. Altay Çelebi, gastroözofageal reflü hastalığının (GÖRH) toplumda sık görüldüğünü, her 4-5 kişiden birini etkileyebileceğini belirtti ve alarm bulguları olanların mutlaka hekime başvurması gerektiğini söyledi. Kurs Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Salih Boğa ise proton pompa inhibitörleri (PPİ) hakkında güncel kanıtları özetledi: "PPİ’ler 30 yılı aşkın süredir milyonlarca hastada kullanılıyor ve uygun endikasyonda verildiğinde yaşam kalitesini belirgin şekilde artırıyor." Boğa, medyadaki bazı iddiaların çoğunlukla gözlemsel verilere dayandığını, doğru doz ve sürede hekim kontrolünde kullanıldıklarında PPİ'lerin genel olarak güvenli kabul edildiğini belirtti.
Kongrede sunulan bilimsel veriler, erken tanı, önleyici yaklaşımlar ve kontrollü tedavi stratejilerinin gastroenterolojik hastalık yükünü azaltmada anahtar rol oynadığını gösteriyor.
TÜRK GASTROENTEROLOJİ DERNEĞİ’NİN ANTALYA’DA DÜZENLEDİĞİ 42. ULUSAL GASTROENTEROLOJİ HAFTASI’NDA KARACİĞER YAĞLANMASI, OBEZİTE, REFLÜ, BAĞIRSAK SAĞLIĞI, SAFRA TAŞLARI VE MİDE İLAÇLARININ KULLANIMI BİLİMSEL VERİLERLE ELE ALINDI. KONGRE BAŞKANI PROF. DR. DİLEK OĞUZ, "HER DÖRT YETİŞKİNDEN BİRİNDE KARACİĞER YAĞLANMASI VAR" DERKEN, TGD ÖNCEKİ DÖNEM BAŞKANI PROF. DR. MEHMET CİNDORUK "TÜRKİYE’DE OBEZİTEDE AMERİKA’YLA HEMEN HEMEN AYNIYIZ" İFADESİNİ KULLANDI. KONGRE SEKRETERİ PROF. DR. ÖZLEN ALTUĞ İSE, "İDRARDA YANMA HİSSETTİĞİMİZDE DOKTORA GİTMEK YERİNE ANNEMİZDEN YA DA KOMŞUMUZDAN BİR ANTİBİYOTİK ALIP BEŞ GÜN KULLANIRSAK, BAĞIRSAKLARIMIZDAKİ YARARLI BAKTERİ DENGESİ TAM ALTI AY BOYUNCA BOZULUYOR" SÖZLERİYLE GEREKSİZ ANTİBİYOTİK KULLANIMINA DİKKAT ÇEKTİ.