Uzm. Dr. Murtaza Çit: Lupus (Kelebek Hastalığı) hakkında önemli uyarılar
Medicana Sağlık Grubu İç Hastalıkları Bölümü ve Medicana International İzmir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Murtaza Çit, halk arasında "kelebek hastalığı" olarak bilinen lupus konusunda uyarılarda bulundu. Dr. Çit, lupus tanımının yalnızca yüzde kızarıklığını ifade etmenin ötesinde, kronik ve çok çeşitli semptomları olan bir hastalık olduğunu vurguladı.
Hastalığın kapsamı ve etkilenen organlar
Dr. Çit, lupusun bağışıklık sistemiyle ilgili, vücudun birçok sistemini tutabilen bir hastalık olduğunu belirterek şunları söyledi: "Bağışıklık hücrelerinin dokulara gösterdiği reaksiyonla ortaya çıkan bir hastalık. Birçok dokuyu etkiliyor; bunlar eklemler, akciğer, cilt, karaciğer, böbrek, kalp, organ zarları, batın zarı..."
Önemli: Lupusun kalp, böbrek, akciğer gibi hayati organları etkileyebildiği ve doku hasarına bağlı olarak ölümcül sonuçlar doğurabileceği hatırlatıldı.
Tetikleyiciler: Genetik ve çevresel faktörler
Hastalığın kesin nedeni bilinmemekle birlikte, Dr. Çit genetik eğilimlerin tek başına yeterli olmadığını, çevresel etkenlerin de rol oynayabileceğini söyledi. "Güneş ya da dışarıdaki diğer alerjenler, radyasyon gibi etkenler hastalığı tetikleyebilir," ifadelerini kullandı.
Belirtiler ve tanı güçlükleri
Lupusun klasik görsel bulgusu yüzde burun ve yanaklarda görülen kızarıklık olmakla birlikte, hastalık halsizlik, yorgunluk, kas-eklem ağrısı, yüksek ateş, eklem şişliği ve farklı cilt döküntüleri gibi çok sayıda belirtiyle seyredebiliyor. Bu nedenle semptomlar sıklıkla diğer romatizmal hastalıklarla, özellikle romatoid artritle karışabiliyor.
Dr. Çit, tanının gecikmesinin hasta açısından hayati risk oluşturabileceğini ve hastaların alevlenme dönemlerinde hekime başvurmasının tanıyı kolaylaştırdığını vurguladı: "Lupus hastalığında belirtilerin aktifleşme ve sakin dönemleri oluyor. ... Bu dönemde hasta, hekime başvurursa daha kolay tanı konulabilir."
Görülme sıklığı: Dr. Çit, lupusun 100 bin kişiden 15-20’sinde görüldüğünü, ancak tanı koymanın güçlüğünden dolayı verilerin düşük olabileceğini belirtti. Ayrıca hastalık erkeklere kıyasla kadınlarda 9 kat daha sık görülüyor.
Tanı araçları
Tanıda en etkili yöntemlerden birinin otoimmün testler olduğunu aktaran Dr. Çit, antinükleer antikor (ANA) pozitifliği görüldüğünde büyük oranda lupus düşünülabildiğini; bunun yanında anti-dsDNA ve antifosfolipid antikorların da pozitif olabileceğini söyledi. Ayrıca eklem ve organlarda sıvı birikimi gibi ciddi bulguların varlığında tanının desteklendiği ifade edildi.
Tedavi prensipleri ve izlem
Lupusun ömür boyu takip ve tedavi gerektirdiğini belirten Dr. Çit, tedavinin semptomların şiddetine göre düzenlendiğini anlattı. Alevlenme dönemlerinde bağışıklık sisteminin etkilerini baskılamak için yüksek doz kortizol tedavisi kullanılabildiğini; kortizol yetersiz kaldığında immün sistemi baskılayıcı diğer tedavilere geçilebildiğini açıkladı.
Dr. Çit, tedavide hedefin immün sistemi düzenleyerek hastalığın seyrini kontrol altına almak olduğunu ve dozların alevlenme dönemlerinde artırılıp sakin dönemlerde azaltılabildiğini belirtti. Ayrıca bağışıklık sistemini baskılayan tedaviler nedeniyle hastaların enfeksiyonlara daha açık hale geldiği ve bu nedenle izlem ile enfeksiyon riskinin yönetilmesinin hayati önem taşıdığı vurgulandı.
Sonuç
Uzm. Dr. Murtaza Çit hastaların belirtileri dikkatle takip etmesi, gerektiğinde otoimmün testleri yaptırması ve tanı ile tedavi sürecinde düzenli hekim takibinin önemine dikkat çekti. Erken ve doğru tanının, hem organ hasarını önleme hem de yaşam kalitesini koruma açısından belirleyici olduğu ifade edildi.
MEDİCANA SAĞLIK GRUBU İÇ HASTALIKLARI BÖLÜMÜ’NDEN UZM. DR. MURTAZA ÇİT