Türkiye'nin PDHES Potansiyeli
Hidroelektrik Santralları Sanayi İş İnsanları Derneği (HESİAD) Başkanı Elvan Tuğsuz Güven, Türkiye'nin pompaj depolamalı hidroelektrik santraller (PDHES) alanında büyük bir potansiyele sahip olduğunu belirtti. Güven, bu santrallerin yalnızca elektrik üretimi değil, enerji depolama, şebeke esnekliği ve su yönetimi açısından da kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.
Enerji Depolama Çözümleri İhtiyacı
Güven, fosil yakıtlardan uzaklaşan dünyada rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki artışının, enerji arzında süreklilik sağlamak için depolama çözümlerini zorunlu hale getirdiğine dikkat çekti.
PDHES sistemleri, iki rezervuar aracılığıyla çalışmaktadır. Bu sistem, elektrik üretiminin talebi aştığı saatlerde fazla enerjiyi kullanarak suyu alt rezervuardan üst rezervuara pompalar. Talebin yüksek olduğu zamanlarda ise bu su türbinlerden geçirilerek yeniden alt rezervuara yönlendirilir. Bu döngü, enerji depolamanın yanı sıra, şebeke frekans ve voltaj regülasyonunu sağlamaktadır.
Projelerin Önemi ve Türkiye'nin Durumu
Güven, Türkiye'nin mevcut hidroelektrik santrallerinde ciddi bir depolama kapasitesine sahip olmasına rağmen, henüz faaliyete geçen bir PDHES projesi bulunmadığını belirtti ve bu tür projelerin planlama sürecinin 6 ila 10 yıl sürebildiğine dikkat çekti.
Mevcut baraj altyapıları ile Toroslar, Doğu Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, bu yatırımlar için uygun alanlardır. Bu potansiyelin değerlendirilmesi, Türkiye'ye enerji arzı açısından önemli bir katkıda bulunmakla kalmayacak, aynı zamanda yeşil enerji ihracatını da artıracaktır.
Stratejik Adımlar ve Sürdürülebilirlik
Güven, Türkiye'nin bu potansiyeli değerlendirmek için stratejik adımlar atması ve PDHES sistemlerinin ulusal enerji stratejilerine entegre edilmesi gerektiğini vurguladı. Kamu, özel sektör ve akademiyi bir araya getirecek çalışma gruplarının kurulması gerektiğini ifade etti.
Ayrıca, yerli türbin ve pompa üretiminin desteklenmesiyle teknoloji bağımsızlığının sağlanabileceğini belirten Güven, kuraklığa karşı su yönetimi politikalarının uygulanmasının yanı sıra projelerin çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda ve toplumla iş birliği içinde planlanmasının zorunlu olduğunu ekledi.
Son olarak, enerjinin gelecekte sadece üretim değil, aynı zamanda depolama odaklı olacağını ifade eden Güven, Türkiye'nin bu fırsatı değerlendirmesi gerektiğini vurguladı. Böylece ülke, hem enerji güvenliğini artırabilir hem de iklim değişikliği ile mücadelede öncü ülkelerden biri haline gelebilir.
