Sürekli ayakta çalışanlar bu hastalıktan sürekli şikayet ediyorlar! Tüm detaylara haberimizden ulaşabilirsiniz.
AYAKTA ŞİKAYETE SEBEP OLAN O AĞRI
Topuk dikeni topuk kemiği ve taban çukuru arasında kemik benzeri kalsiyum birikintisi olarak ortaya çıkıyor. Genel olarak topuğun ön kısmında başlayıp ayağın diğer yerlerini de etkiliyor. Genelde 5 mm boyutunda oluyor ve her zaman çıplak gözle görülmüyor. Genel olarak kas ve bağ dokusunda yaşanan uzun süreli gerginlik sonucunda ortaya çıkıyor. Sert yüzeyde yürümek, koşmak ya da zıplamaktan kaynaklanıyor ve tekrarlayıcı stres, topuk dikeninin en yaygın belirtileri olarak biliniyor. Topuk ön kısımlarında ağrı, şişlik, ısı artışı gibi belirtilerle ortaya çıkabiliyor. Topuk dikeni röntgen filmlerinde 1-1.5 cm çıkıntı şeklinde ortaya çıkabiliyor. Topuk dikeninin sebepleri olabileceği gibi sebepsiz şekilde de ortaya çıkabiliyor.
Topuk arkasında gelişmiş topuk dikeni genel olarak aşil tendonu yangısıyla bağdaştırılıyor. Aşil tendiniti olarak adlandırılan durumda ayak ön kısmına basınç uygulanması duyarlılık ve topuk ağrılarında artışa sebep oluyor. Topuk ön kısmında olan topuk dikeni genelde plantar fasiit ile ilişkilendiriliyor. Topuk dikeni daha çok uzun koşu ve atlama yapan sporcularda daha fazla ortaya çıkabiliyor. Topuk dikeni genel olarak fazla bir belirti vermiyor. Genel olarak hastalar ağrıdan şikayet ediyor. Eğer iltihaplanma yaşanırsa hasta yürürken veya koşarken ağrı yaşayabiliyor. Ağrının nedeni ise topuk dikeni değil yumuşak doku yaralanması olarak biliniyor. Uzun süre oturup ayağa kalkıldığı zaman bu ağrı keskinleşiyor. Topuk dikeni hastalığında topuk önünde yangı, şişlik, ısı artışı, topuk altında küçük kemik gibi çıkıntı, topukta duyarlılık gibi belirtiler yaşanabiliyor. Topuk dikeni hastalığı için bol bol dinlenme öneriliyor. Buz uygulaması kişinin ağrısını ve yangıyı baskılayabiliyor. Halka şeklinde tabanlıklar baskıyı azaltabiliyor. Gece ateli ve alçı yapılabiliyor. Germe hareketleri öneriliyor. Darbe emen spor ayakkabı kullanımı önerilebiliyor. Hastaların yüzde 90'ı ise cerrahi müdahaleye gerek kalmadan iyileşebiliyor.
