DOLAR
42,53 0%
EURO
49,55 0%
ALTIN
5.743,25 0%
BITCOIN
3.813.890,42 0%

Küresel Sumud Filosu'na Müdahale: Deniz Hukuku ve İnsancıl Hukuk Açısından İddialar

İsrail'in Küresel Sumud Filosu'na müdahalesinin UNCLOS ve insancıl hukuk hükümlerini ihlal ettiği, seyrüsefer özgürlüğü ve orantılılık ilkesi bağlamında tartışıldığı ileri sürülüyor.

Yayın Tarihi: 01.10.2025 23:58
Güncelleme Tarihi: 01.10.2025 23:58

Küresel Sumud Filosu'na Müdahale: Deniz Hukuku ve İnsancıl Hukuk Açısından İddialar

Kısa değerlendirme

İsrail'in Gazze'ye yönelik ablukanın kırılması ve Filistin halkına insani yardım ulaştırılması amacıyla yola çıkan Küresel Sumud Filosu'na yönelik müdahalesi, deniz hukuku ve insancıl hukuk çerçevesinde çeşitli hukuki tartışmaları beraberinde getiriyor. Yapılan değerlendirmelerde, müdahalenin hem seyrüsefer özgürlüğü hem de abluka rejimine ilişkin oranlılık ve tarafsızlık ilkeleri bakımından sorunlar oluşturduğu iddia ediliyor.

Deniz hukuku çerçevesi

Uluslararası deniz hukukuna göre, filonun Akdeniz'de uluslararası sulardan Gazze'ye doğru seyrinde seyrüsefer ve insani yardım taşıma hakkı bulunuyor. Kıyı devletleri karasularını kıyıdan 12 deniz mili (yaklaşık 22 kilometre)ye kadar kontrol edebiliyor; münhasır ekonomik bölge ise 200 deniz miline (370 kilometre) kadar uzanıyor ve burada kaynak düzenleme yetkisi bulunuyor. Ancak bu alanlarda dahi diğer devletlerin seyrüsefer özgürlüğüne müdahale edilmemesi prensip kabul ediliyor.

Gemiye ziyaret hakkının sınırları

BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin (UNCLOS) 110. maddesi, açık denizlerde bir savaş gemisinin yabancı bayraklı bir gemiye müdahale edebileceği haller için sınırlı beş durumu belirliyor. Bu durumlar arasında korsanlık, köle ticareti, yetkisiz yayın, bayraksızlık veya bayrağın gerçeği yansıtmaması sayılıyor. Sumud filosundaki gemilerin bu tür suçlarla ilişkilendirilmediği; hepsinin bayrak devletinin bulunduğu ve hiçbiri İsrail bayrağı taşımadığı metinde vurgulanıyor.

Denetim usulleri ve makul şüphe

Savaş gemilerinin müdahale etmeden önce iletişime geçerek şüpheyi gidermesi, gerektiğinde bir subayın komutasındaki botla geminin belgelerini kontrol etmesi gerektiği belirtiliyor. Bu usuller yerine getirilmeden doğrudan müdahalenin, UNCLOS kapsamındaki ziyaret hakkının kötüye kullanılması anlamına gelebileceği ileri sürülüyor.

İsrail müdahalesinin hukuki değerlendirmesi

Metinde, Sumud filosuna yönelik doğrudan müdahalenin UNCLOS'un 110. maddesi kapsamındaki koşullar sağlanmadığı sürece uluslararası hukuka aykırı olduğu iddia ediliyor. Ayrıca, gemilerin sivil nitelikte olduğu, içerideki yükün insani yardım olduğu ve bu durumun İsrail kaynaklı görüntülerle teyit edilebileceği savunuluyor.

İnsancıl hukuk ve abluka

İnsancıl hukuka göre bir ablukanın hukuka uygun sayılması için ilanın, sınırların, sürenin belirlenmesi; tarafsızlık ve orantılılık gibi koşulların sağlanması gerekiyor. San Remo Deniz Hukuku Kılavuzuna atıfla, ablukalar sivil nüfusu açlığa mahkum etmeyi hedefler veya bundan ağır zarar doğurursa hukuka aykırı kabul ediliyor. Metinde, Gazze'de yaşanan gıda kıtlığı, sağlık ve su erişimi sorunları ile sivil kayıpların ablukadan kaynaklanan zararlar kapsamında değerlendirilebileceği belirtiliyor.

Uluslararası yükümlülükler

Metin, Cenevre Sözleşmeleri ve Roma Statüsü hükümlerine atıf yaparak, sivilleri açlığa mahkum etmenin ve toplu cezalandırmanın yasak olduğunu; İsrail'in uygulamalarının bu normlarla çeliştiği iddiasını içeriyor. Ayrıca, Birleşmiş Milletler kuruluşları ve IPC tarafından ilan edilen kıtlık tespitleri, metinde ablukadan kaynaklanan insani etkilerin göstergesi olarak sunuluyor.

Filodaki aktivistlerin hukuki statüsü

Metin, filodaki yolcuların insancıl hukuk bakımından sivil statüsünde olduğunu; Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 4. maddesi gereği işgal gücü tarafından korunmaları gerektiğini vurguluyor. Silahlı çatışma hukukuna göre askeri müdahalenin yalnızca çatışmalara aktif ve doğrudan katılan siviller veya savaşan unsurlara yönelik olabileceği, Sumud filosundakilerin ise bu tanıma girmediği ileri sürülüyor.

Sonuç

Hazırlanan hukuki değerlendirmede, İsrail'in filoya uluslararası sularda müdahale etmesinin hem BM Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamındaki seyrüsefer özgürlüğünü hem de Cenevre Sözleşmeleri ile silahlı çatışma hukukunun orantılılık, toplu ceza yasağı ve sivilleri açlığa mahkum etmeyi yasaklayan ilkelerini ihlal etme potansiyeli taşıdığı öne sürülüyor. Bu çerçeveden bakıldığında, müdahalenin usul ve esas açısından uluslararası hukuka uygunluğunun bağımsız ve ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Yazar
EDİTÖR

Aksiyon Haber Ajansı