Giriş: New York görüşmeleri ve tıkanma
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle ABD'ye giden Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın New York konuşması, İsrail saldırılarına karşı uluslararası destek talebi ve müzakerelerin yeniden gündeme gelmesi açısından sembolik bir önem taşıdı. Buna karşın, İsrail ve Suriye heyetleri tarafından Fransa ve Azerbaycan'da yürütülen görüşmeler sonuçsuz kaldı; basına yansıyanlara göre İsrail’in son dakika ilave talepleri imzayı engelledi. ABD temsilcileri, özellikle Tom Barrack, bu iddiaları yalanlasa da sahadaki gelişmeler müzakerelerin soğutulduğunu gösteriyor.
Müzakerelerde son durum
Taraflar arasındaki görüş ayrılıkları, özellikle İsrail’in kabul edilemez bulunduğu talepler nedeniyle kısa vadede anlaşma olasılığını zayıflatıyor. ABD yönetiminin ve Tom Barrack’ın teşviklerine rağmen süreç askıda görünüyor. Hatta iddialara göre Donald Trump, mayıs ayında Suudi Arabistan’da Şara ile görüşürken Suriye’nin Abraham Anlaşmaları'na katılmasını önerdiği ileri sürüldü; ancak Şara, New York’taki röportajında Abraham Anlaşmaları'nın Suriye için uygun olmadığını savundu ve komşu veya işgal edilmiş toprakları olmayan ülkelerle yapılan normalleşmeyi örnek gösterdi.
Şam yönetimi, 1974 yılı Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması temelinde bir güvenlik düzenlemesi talep ederken, İsrail daha kapsayıcı ve Mısır'la 1979'da imzaladığı modele benzeyen bir düzenleme istiyor. Bu farklılık müzakerelerin merkezinde yer alıyor.
İsrail’in müzakere stratejisi
İsrail yönetimi, bölgede elde ettiği kazanımlardan vazgeçmek istemiyor. 7 Ekim sonrası dönemde Tel Aviv’in Orta Doğu'da daha sınırsız hareket edebileceği bir yaklaşımı benimsemesi, Suriye’deki ayrıcalıklarından ödün vermemeye itiyor. Netanyahu'nın Ağustos ayında Dürzilerle yaptığı toplantıda Şara yönetimine yönelik şüpheci ifadeleri, İsrail'in güvenlik kaygılarının ve güvensiz pozisyonunun sahaya da yansıdığını gösteriyor.
İsrail’in hedefleri: saha üstünlüğü ve stratejik derinlik
İsrail’in Şam güneyindeki faaliyetleri yeni değil; Golan Tepeleri 1967’den beri işgal altında. Ekim 2024'te Rus gözlem noktalarının Kuneytra’dan çekilmesinin ardından başlayan yeni harekâtlar ve Aralık 2024'teki gelişmelerle birlikte İsrail, tampon bölge niteliğindeki alanları ve Şeyh Dağı gibi stratejik noktaları ele geçirmeye çalıştı.
Bu saldırı ve yerleşimlerin amaçları arasında Suriye’nin askeri kapasitesini sınırlamak, Şam’ın güneyinde silahsızlandırılmış bölge tesis etmek, stratejik yükseklikleri elinde tutmak ve Suriye hava sahasında operasyon serbestliğini sağlamak yer alıyor. Böylece hem Suriye içindeki hareketlilik hem de İran’a yönelik olası operasyonlar için avantaj sağlanmış oluyor. İsrail’in beklediği sonuç, sınır bölgesinde Şam’ın askeri etkinliğini önemli ölçüde sınırlandırmak ve operasyonel özgürlüğünü korumaktır.
Dürzi gruplara yaklaşım
İsrail’in Süveyda’daki Dürzilerle ilişkisi, sahadaki hedefleri destekleyen bir araç işlevi görüyor. Hikmet El-Hecri liderliğindeki ayrılıkçı Dürzi unsurlara verilen askeri ve siyasi destek, Şam otoritesini zayıflatmaya yönelik bir unsur olarak değerlendiriliyor. Ayrıca, İsrail’in Dürziler üzerinden özerk bölge veya yardım koridoru koşulları ileri sürmesi, Şam tarafından kabul edilemez bulunuyor ve müzakereleri zorlaştırıyor.
Taraflar arasındaki uçurum
Özetle, Suriye yönetimi 1974 anlaşması çerçevesinde bir güvenlik düzenlemesi isterken, İsrail Mısır örneğine benzer daha sıkı silahsızlandırma ve denetim koşulları dayatıyor. İsrail’in özellikle Şam’ın güneyinin ağır silahlardan arındırılmasını ve Şeyh Dağı gibi stratejik noktalarda kalıcı çıkar sağlamayı hedeflemesi, Suriye’nin bu koşulları kabul etmesini olanaksız kılıyor.
Neticede, İsrail müzakere masasını canlı tutarken sahada askeri baskıyı sürdürerek statükoyu korumayı amaçlıyor; bu stratejinin karşısında ise tarafları geri adım attırabilecek yeterli diplomatik veya askeri denge bulunmuyor.
Sonuç
İsrail’in Suriye ile kapsamlı bir güvenlik anlaşmasından kaçınmasının temel nedeni, sahadaki askeri avantajlarını ve operasyon yapabilme serbestisini koruma isteğidir. Karadan işgal girişimleri, hava saldırıları ve ayrılıkçı unsurlara destek gibi uygulamalar, Suriye’nin güneyinde istikrar tesisini zorlaştırıyor. Bu nedenle, İsrail mevcut koşullarda anlaşmayı imzalayarak elde ettiği avantajlardan vazgeçmek istemiyor ve kısa vadede çözüm görünmüyor.
[Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfında araştırmacıdır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.